Mustafa İslamoğlu Zehirli Bir Baldır! / Abdullah Yolcu

İslamoğlu, önce Kuran’ı istediği gibi yorumlayabilmek için, Resulullah’ı basitleştirdi ve devre dışı bıraktı. (Çünkü Resulullah’ın hayatı ve sözleri ortada iken, Kur'an istendiği şekilde yorumlanamaz.) Şimdi de Allah’ı istediği gibi yorumlamak için, Arapça üzerinden Kuran’ın içeriğini basitleştiriyor, devre dışı bırakıyor. 

Mustafa İslamoğlu Zehirli Bir Baldır! / Abdullah Yolcu

“Peki, diyeceksiniz ki, ‘Allah işkenceyi kullarına yasaklamış. Hele hele yakmayı yasaklamış. Kendi niye yakıyor?!’ Sorun sorun! Bunları vaizler size sordurmazlar. Sorsanız, ‘Sus! Zındık!’ derler. Hayır, hayır! Hiçbir soru sizi zındık etmez!...

İşkence eden kiliseler, dinden döndü diye yakan kiliseler, kendilerine tanrıyı mazeret kılmak için, tanrıyı da yakan bir işkenceci olarak kurgulamışlar. Azap kelimesi böyle bir şey değil ki! Ne, biliyor musunuz Arapça’da azap? Mahrumiyet, birini bir şeyden mahrum etmek. Öyle ise gerçekte kim yapmış oluyor azabı? Allah mı yapmış oluyor azabı? Haşa! Böyle Allah’ın ateş çukurları mı var? Atıyor mu içine? Hayır!...”

Bu sözler Mustafa İslamoğlu’na ait. Son sohbetinde azap üzerinden cehennemi ele almış, cehennemde ateşin olmadığını, bahsedilen ateşten kastın, gönüllerdeki pişmanlık ateşi olduğunu ısrarlı ve kesin bir ifade ile ortaya koyuyor. Hem de aynı sohbette şöyle diyecek kadar:

“Kuran’daki bu ifadeler, zorunlu olarak mecazdır! Başka çaresi yok! Senin dilini kullanıyor! İnsan dilini kullanıyor! Arabın dilini kullanıyor! Unutmayın, Arapça Allahça değildir!...”

Mübarek! Sanki son peygamber! Allah’ın katından gelmiş, Kur'an’da kullanılan Arapçanın Allahçasını kesin bir dille haber veriyor gibi!     

Bu konuşmanın içeriği üzerine bir değil, bir kaç kitap rahat yazılır. Bu sebeple neresinden tutacağımı, neresinden başlayacağımı, açıkçası neresini yazmam gerektiğini bilmiyorum!

Bir köşe yazısına sığmayacak konular! Kuran’ın 1/3’ini, teşkil eden konular!

Cehennem, ateş, azap... İşin sonu; Allah!...

Mustafa İslamoğlu, “Kuran’da bahsedilen Allah’ın, bildiğimiz gibi olmadığını; cehennemin bildiğimiz cehennem; ateşin bildiğimiz yakan ateş olmadığını ve bildiğimiz türden bir azabın olmadığını” kesin bir dille ifade ediyor!

Bunları nereden çıkarıyor derseniz!?

Kendisinin iddiasına göre, “Allahçadan!”

Allahça’yı nereden öğrendi?...

Allahçayı öyle kesin bir şekilde ortaya koyuyor ki! Adeta Allahça ile Allah’a da ayar veriyor, haşa!

“Kurandaki bu ifadeler, zorunlu olarak mecazdır! Başka çaresi yok!”

İşin garibi; İslamoğlu cehenneme, ateşe, azaba istediği manayı verirken, Arapça’yı önemsizleştiriyor, kendisinin bildiği Allahça diye bir literatür geliştiriyor! Ama cehennemin, ateşin, azabın ve Kuran’da bunlarla ilgili detaylıca anlatılan her şeyin zorunlu olarak mecazi olduğuna dair delil getirdiği Allahça’yı da yine Arapça üzerinden örneklendiriyor!  

Hem de Arapçanın en kıytırık kısmından!

Yani azap kelimesinin bilinen ve Kuran’da yüzlerce ayet ile somut bir şekilde detaylandırılan yaygın anlamını kenara  bırakarak, Arapça’nın zenginliği olan “şu kelime, şu manaya da gelir” anlam yönünü kullanarak!...

İslamoğlu, önce Kuran’ı istediği gibi yorumlayabilmek için, Resulullah’ı basitleştirdi ve devre dışı bıraktı. (Çünkü Resulullah’ın hayatı ve sözleri ortada iken, Kur'an istendiği şekilde yorumlanamaz.) Şimdi de Allah’ı istediği gibi yorumlamak için, Arapça üzerinden Kuran’ın içeriğini basitleştiriyor, devre dışı bırakıyor. 

Hasılı! Bu hamur çok su götürür!

Mustafa İslamoğlu, ilmi derinliği ve hitabeti ile, bal gibi bir insandır! Ama maalesef bu bala zehir bulaşmış ve bu bal, zehirli bala dönüşmüş durumda. Hem kendisi zehirlenmiş, hem de kendisi gibi zeki olan çoklarını zehirlemiş. Onun bu zehirlenme ve zehirleme yönü, hem kendisini hem de faydalı olabilecek çok kimseleri hastalıklı ederek, verimsizleştirmiş.

Mustafa İslamoğlu’nun zehirli bir bala dönüşmesinin arka planını bilmiyorum ama bildiğim bir şey var:

“Yüce Allah, Kuran’da övdüğü, beş vakit ezanlarla, ismini bütün alemlere kendi ismi ile birlikte yücelttiği; melekleri ve insanları her daim kendisine salat ve selama yönelttiği Hz. Muhammed’i (sav) basitleştiren, sıradanlaştıran; bunu yaparken de mümin gönülleri incitecek tavırlar ve sözler sergileyen bir kimsenin ve kimselerin burnunu yere sürter!”

Siz siz olun, peygambere (sav) karşı vefalı olun ve edep sınırları içinde kalın!