Varlığının Evvelini Bilmediğimiz Allah’a İman Meselesi / Abdullah Yolcu

Bilgi çağında yaşıyoruz ve günümüz insanı, özellikle de çocukları, her şeyi sorguluyor ve her şeyin cevabını öğrenmek istiyor. Ateizm ve deizmin etkisi, sanal dünya ile beraber daha da yaygınlaştı. Bu etki, inançlı ailelerin çocuklarını ve gençliğini sarsıyor. Hal böyle iken; biz, Allah’ın varlığının evveli hakkında bir bir bilgimiz yok diyoruz! Bunu nasıl izah edeceğiz?

Varlığının Evvelini Bilmediğimiz Allah’a İman Meselesi / Abdullah Yolcu

“Allah Doğurulmadı ve Yaratılmadı; Öyle İse Nasıl Var?” başlıklı son yazımda, on bir yaşında bir çocuğun sorusu ve sorgulamaları üzerine; Allah’ın varlığının evvelini bilmediğimizi belirtmiş ve yazımı şu cümlelerle bitirmiştim: 

“İnsanoğlu, Yüce Allah’ın hikayesini hiç bilmedi, hiç bilmiyor ve bu dünyada hiç bilmeyecek! Çünkü Yüce Allah, bize bu konuda hiçbir bilgi vermedi. 
Gelelim can alıcı soruya: Bunu bilmemek, Allah’ın varlığına ve bildirdiklerine iman etmeye engel mi?

Onu da sonraki yazıya bırakalım...”

Allah’ın varlığının evvelini bilmemenin, O’nun varlığına ve bildirdiklerine iman etmeye engel olmadığını izah etmeden önce, önceki yazıma bir ek yapmak istiyorum. 

Bilgi çağında yaşıyoruz ve günümüz insanı, özellikle de çocukları, her şeyi sorguluyor ve her şeyin cevabını öğrenmek istiyor. Ateizm ve deizmin etkisi, sanal dünya ile beraber daha da yaygınlaştı. Bu etki, inançlı ailelerin çocuklarını ve gençliğini sarsıyor. Hal böyle iken; biz, Allah’ın varlığının evveli hakkında bir bir bilgimiz yok diyoruz! Bunu nasıl izah edeceğiz?

Mesele tam da bu!

Bunu izah etmeyeceğiz, kabul edeceğiz ve de iman edeceğiz! 

Çocuklarımız da bunu bilecek. İnsanın her şeyi bilmediğini, insanın bilmediği şeylerin de olduğunu ve Allah’ın varlığının evveli ile ilgili bilgininin de insanın bilmediği konulardan olduğunu bilecekler. Yani insanın bazı konularda bilgisiz; bazı hususlarda aciz olduğunu bilecekler. Bu şekilde biz de çocuklarımız da haddimizi bileceğiz! 

Bu konuda kendimizi ateistlere karşı ezik hissetmemizin (ve illaki onlara bir cevap getirmeye çalışmanın da) bir anlamı yok. Zira Allah dileseydi, bunun cevabını verirdi. Dilemedi ve bu konuda bir bilgi vermedi. Sadece varlığından haberdar etti ve varlığının kesin delillerini ortaya koydu. Peygamberler, kitaplar göndererek kullarından neler beklediğini ve kullarını nelerin beklediğini ortaya koydu. Gerisini insana bıraktı ve insanı da serbest bıraktı: İster iman et, ister inkar et!

Bize düşen, iman etmek ve imana davet etmek! 

Gerisi, kişisel tercih meselesi. 

Allah’ın varlığının evvelini bilmemek, Allah’ın varlığına ve bildirdiklerine iman etmeye engel değildir. Allah’ın varlığı ve varlığının evveli bilgisi, farklı şeylerdir. Allah var, fakat varlığının evveli bilgisine sahip değiliz. 

Niye? 

Çünkü bu bilgiyi bizimle paylaşmayı murat etmedi. 

Allah’ın var olduğunu nereden biliyoruz?

Kendimizin yaratılışından, kainatın yaratılışından, düzeninden, devamından; bütün bunlardaki mükemmel hesaptan, ilimden, hikmetten, kudretten biliyoruz. İhtiyaçlara ve dualara cevap vermesinden biliyoruz. Gönderdiği peygamberlerden ve indirdiği mucizevi kitaplardan biliyoruz. 

Var olan Allah’ın tek olduğunu nereden biliyoruz?

Çünkü insanlık tarihi boyunca başka bir ilah çıkıp, bu iddiada bulunmadı. Sadece yoldan çıkan insanlar Ay’ı, Güneş’i, yıldızı, ateşi, taşı, tahtayı... ilah edindiler. 

Allah’tan başka ilahlık iddiasında bulunan bir ilah çıkmadığı gibi, böyle bir ilahın peygamberi olduğunu iddia eden bir peygamber de gelmedi ve o ilahtan bir kitap da getirmedi. Gelen bütün peygamberler tek olan Allah’tan geldiklerini söylediler ve ilginç bir şekilde, peygamber olduğunu iddia eden sahtekarlar da kendilerini tek olan Allah’a isnat ettiler. Çünkü onlar da biliyorlardı ki; “Allah’tan başka bir ilah yoktur. O, birdir ve tektir.”

Varlığının evvelini bilmesek de varlığını bildiğimiz Allah’a iman ediyoruz!

Abdullah Yolcu / Habernas