Krizi fırsata çevirme / Çetin Tufan

Kriz anlarında, insanın sabrı, tahammülü, takvası, aklı selimliği kısacası bütün erdemlikleri imtihan edilir. Bu krizlerin uygun ve başarılı yönetilmesi insana büyük fırsatlar sunar. Şüphesiz başarısız yönetilmesi ise yıkım ve elemlere sebebiyet verir.

Krizi fırsata çevirme / Çetin Tufan

Bütün güzel sıfatların sahibi Allah (cc)'ye hamd ve sena eder. Güzel Ahlakı tamamlayan Resulüne (sav)'e salat ve selam ederim.

İnsanın yaşamında bazı dönüm noktaları vardır ki, bu zamanlar insan hayatıyla kıyaslandığında fazla uzun bir zaman olmasalar da. İnsanın benliğinde, yaşama bakışında büyük izler ve değişimler oluşturmaktadır. Bu nadir anlara kriz anları denebilir.

Kriz anlarında, insanın sabrı, tahammülü, takvası, aklı selimliği kısacası bütün erdemlikleri imtihan edilir. Bu krizlerin uygun ve başarılı yönetilmesi insana büyük fırsatlar sunar. Şüphesiz başarısız yönetilmesi ise yıkım ve elemlere sebebiyet verir.

Bu cümleden hatırlıyorum 90'larda bizler çorak topraklardan çıkan Nergisler gibi, bütün eksiklik ve civanlığımızla saf ve temiz duygularla, memleketin üzerine çöken gayri İslami fikir ve entrikaları bertaraf etmek için Aziz İslamı tebliğ ederken. Bize yöneltilen en samimi ve gözde eleştiri ''Davanız hak, sedanız hoş, fakat hepiniz gençsiniz, aranızda alimler yok gibi.''idi.

Ne zaman bu kara bulutların sahibi olan satılmış şer şebekesi ile kemalist ve yeğenleri İsrail'in akıl hocalığı ile devletin ve istik barın bütün imkanlarını kullanarak bu hareketi ve bizleri boğmaya kalkıştılar. Bütün şeytani hile ve desiselerini kurarak '' Yalnızca Rabbim Allah’tır.'' diyen binlerce suçsuzu cami kapılarından toplayıp zindanlar ve muhacaratlara sevk ettiler.

Bu halimize seyirci kalan ''bize bulaşmasın ''diyerek uzak duran, diğer ehli imanın üzerinden de Sincan'da yürütülen tankların paletleri 28 şubatlarda yürütüldü.

Bu bir kriz anıydı ki dostlarımız ve bizlerin çoğu dahi umutlarını yitirmiş. Zalimlerin bu zulüm bin yıl sürecek söylemlerine inanır olmuştuk.

Bu krizi '' Kadere inam eden, Kederden halas olur.'' düsturuyla. Mazlum ve mahrum ümmetin yetim evlatları olan gençler, zindanları Yusuf i medreselere çevirip binlerce alim ve akademisyeni yetiştirdiler. Muhaceratta ki kardeşleri bu İslami ve İnsani sesin, bölge duvarlarını aşıp dört bir cihana yayılmasına sebep oldular.

Neticede devran döndü. Zulüm abad olmadı. Her inişin bir çıkışı olduğu gibi, bu fitnecilerinde kökü geldi.

Kökünü haktan ve halktan alan bu İslami hareket, legal siyasal ve sosyal kurumlarıyla, hakkı ve hakikatleri itidal çerçevesinde, eğip bükmeden, İslami duruşuyla mihenk taşı mesabesinde haykırmaya, bütün bir toplumu İslam mayasıyla mayalamaya devam etmektedir. Hizmetleriyle her alanı doldurmaya Rabbi'ne ve Halkına olan yükümlülüklerini kuvvetince yerine getirmeye çalışmaktadır.

Daha evvel ki yazılarımda belirtiğim gibi artık dünya dengeleri değişmektedir. Bu değişimi korona krizi hızlandırmış durumdadır.

Bu krizi aklı selim ile yönetmek, en az zararla bunu atlatıp, neticesinde oluşacak fırsatları değerlendirmek için fert ve toplum olarak paniklemeden, umudunu kaybetmeden, kıyamet tellallarına kulak vermeden'' Kadere iman edip, tedbiri elden bırakmadan, kederden halas'' olmalıyız. Resululluh (sav)'in '' Elinizde bir fidan olsa ve Kıyametin az sonra kopacağını bilseniz de, o fidanı dikin.''(ahmed, III,191,183) emirleri aslında manevi duruşumuzu ne güzel ifade etmektedir.

Bu kriz günlerinin, aslında ailelerimize kadar sirayet eden, bencilik ve ferdiyetçilik hastalığının atlatılmasında. Aile içindeki fertler arasındaki, sanal iletişim kanallarından çok, gerçek gönül kanallarının işletilmesine. Beraber bir çatı altında ve sofrada bulunmanın lezzetini almamızda fırsat olduğunu düşünmekteyim.

Yılardır davayı bahane ederek, ihmal ettiğimiz, ihmal ettikçe de çantada keklik olarak onları görürken. Artık tanımaz olduğumuz. Bizlere sıkıntı ve baş eğikliği verecek kadar ızdırap veren,   eşlerimiz ve çocuklarımızı tanıma ve kazanmaya bir fırsat oluşturacağını düşünmekteyim.

Bir öğün yemeğe muhtaç iken, zalimlerin zulmünden kaçan Ashabı kehf gibi mağaralarda dolanırken. Bu gün kapitalizmin, lüksün, debdebenin çarkına kapılıp. Takva, kanaat üzerine imar edilmiş bir yaşam tarzını terk etmiş durumdayız.

Borca, krediye dayalı ticaret anlayışıyla beraber ''Komşum var ya , Filan Abenin , Şu'nun giydiğine, sahip olduğuna bak'' gibi, aslında tümüyle takva ve ihlasın kaybedildiği. Aşırı tüketim ve doyumsuzlukların yaşandığı hayatımızı sorgulamalıyız.

Herkesin ayağını yorganına göre uzatması, borçlanmanın gelecek yüksek enflasyonlarda, bütün kazanımlarımızı heder edebileceğini şimdiden görmeli, ona göre tedbirler almalıyız. Tasarruflarımızı, ticaretimizi reel mal varlıkları üzerinden yapmalı, mümkün mertebe riskli açılımlardan kaçınıp, toparlanmalı. Gelecek krizleri bertaraf edebilecek şekilde iktisadımızı daraltmalıyız.

Toplumsal olarak bencilliği bırakıp, hepimizin bu gemide yüzdüğümüzü, delinen gemiden hepimizin zarar göreceğini bilerek. İnsan ve Müslüman olmanın gereği olarak toplumumuzdaki yardıma muhtaçlara, İslami kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla, yakından uzağa mümkün mertebe elimizi uzatmalıyız. Ahirete inanan fertler olarak, en güzel azığın minnet etmeden Allah rızası için verilen sadaka ve yardım olduğunu unutmamalıyız.

Rabbım takva ve ihlas üzere bir yaşamı, iman üzere bir ölümü, boynu bükük olmadan, hesabını verebilen bir muhasebeyi bizlere nasip etsin.

Selam ve dua ile......

Çetin TUFAN / Habernas