Araplar sessizken, Batı neden Gazze için gösteri yapıyor?
Batı’da İsrail karşıtı gösteriler hızla artarken, Arap dünyasında tepkiler çoğunlukla sosyal medya ile sınırlı kalıyor. Uzmanlar, Gazze’deki vahşetin Batı toplumlarında ahlaki bir şok yarattığını, İsrail algısında tarihi bir kırılmaya yol açtığını belirtiyor.

Kamuoyunda dikkat çeken bir soru gündeme geliyor: Neden Batı halkları, kültürel, dilsel ya da dini bir yakınlık bulunmamasına ve doğrudan bir jeopolitik bağları olmamasına rağmen Gazze için sokaklara dökülüyor? Buna karşılık, değer, tarih ve din bağlarıyla Filistin topraklarıyla güçlü şekilde ilişkili olan Arap halklarının tepkisi neden daha çok sembolik sosyal medya paylaşımlarıyla sınırlı kalıyor?
Bu çelişki, Batı’daki kültürel, siyasi ve ahlaki motivasyonların Arap dünyasındaki durağanlıkla karşılaştırılmasına yol açıyor. Özellikle Melbourne ve Londra gibi Siyonizme siyasi ve ekonomik destek merkezlerinde on binlerin yürüyüşlere katılması, Arap dünyasında ise somut adımların eksikliği, Filistin davasını takip edenler için acı verici bir tablo oluşturuyor.
Fransız oryantalist François Burgat, Batı’da İsrail’in “çölü güllere çeviren ulus” olarak kutsandığını belirtmiştir. Bu imaj, Batı kamuoyunda İsrail’e dair güçlü bir sembolik zemini oluşturmuştur. Ayrıca, Batı’daki entelektüel elitler İsrail lehine geleneksel siyasi çizginin dışına çıkarak artık tepki verebilen bir blok oluşturmuştur.
Bu elit değişimi tetikleyen farklı etkenler vardır:
- Gazze’deki insani kriz, şaşırtıcı bir anlatı yapısına (shock ve rezonans) sahiptir. Görülen ölüm ve açlık, Batı toplumunun ruhuna dokunan bir görüntü oluşturmaktadır.
- Gazze halkı, Batı kamuoyunca “ideal kurban” olarak algılanmakta; zira masum, güçsüz ve adaletsiz saldırının hedefi olarak görünme eğilimindedir.
- Bu kriz, protestoculara somut eylem alanları sunmuştur. Üniversitelerde protestolar, yatırım çekme ya da bağışları geri çekme gibi net taleplerle birleşmiştir.
Bu gelişmeler, genç kuşak arasında Gazze’ye destek söylemini güçlü şekilde beslemiştir.
Arap Dünyasında Neden Sakinlik Hakim?
Bu soruya yanıt ararken şu tespitler dikkat çekicidir:
- Gazze meselesinin Arap toplumunda coğrafî ve tarihsel bir yükü olduğu halde, pratik hareket eksikliği moral ve kimlik sorunlarını ortaya koymaktadır.
- Arap bilinç düzeyinde “stratejik ve siyasi olgu” olarak algılanan Filistin sorunu, çoğunlukla etnik-mezhepsel paradigma içinde erimiştir. Oysa bu zemin, hakikat ve vicdan eksikliğiyle birlikte hassasiyeti zayıflatmıştır.
- Batı’da yaşanan düşünsel dönüşüm, Arap kamuoyunda yaşanmamıştır. Eleştirel kültüre alan açılmamış, ifade özgürlüğü sınırlı kalmıştır.
- Böylece “Filistin” yalnızca dinî, kutsal bir mesele olarak kalmış, ama politik ve zihinsel dönüşüm alanı daralmıştır.
Bu durumun tehlikesi büyüktür; zira Filistin coğrafi bir toprak meselesinden öte, stratejik, medeniyetî ve tarihsel bir değeri temsil eder. Bugünkü mücadele, zihinsel özgürlüğün yeniden kazanımıyla doğrudan ilgilidir.
Ayrıca tarih tekerrür ediyor gibidir: Geçmişte Doğu’nun teslimiyet toplumları, Batı’nın istilasına izin vermiş; bugün ise aynı düşünsel zaaf, Arap dünyasının pasifliğini beslemektedir.
Bu nedenle asıl mücadele bugün “kültürel ve zihinsel bir savaş”tır. Arap ve İslam dünyası, geleneksel siyasi kültür ve Batı’nın zihin haritalarındaki etkiden bağımsız, özgün bir bilinç inşa etmek zorundadır. Bu, adeta yeni bir kavramlar dünyası yaratılmasını, anlamların yeniden tarif edilmesini gerektirmektedir.
Kaynak: aljazeera.net- Amir Ziyad Celul