Gözünle değil aklınla bak-1 / Mücahid Haksever

Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise mâneviyatta kördür. Gözleriyle düşünen, gözleriyle hak ve batılı bulmaya çalışan insanlar. Gözlerinin gördüklerini hak, görmediklerinin batıl olarak kabul eden bu zihniyet sahipleri, her şeyin gözlem ve deneyle ortaya bulabileceklerini, gözle görülmeyen hiçbir şeyin varlığının da kabul edilemeyeceğini savunurlar.

Gözünle değil aklınla bak-1 / Mücahid Haksever

“Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise mâneviyatta kördür.” (Bediüzzeman)

İnsanın yaşamını sürdürebilmesi, dış dünyayla bağını sağlaması için sahip olduğu organların en önemlilerinin başında göz gelir. Göz, insanın dış dünyaya açılan penceresidir. İnsan gözü ile kâinatı seyreder. Güzeli, çirkini onun vasıtasıyla ayırt eder. İnsan vücudunun en tepe noktasında, çift olarak yaratılan göz havaalanlarındaki kontrol kuleleri gibi, etraftaki her şeyi görür. Lehinde ve aleyhinde olabilecek şeyler için vücudu uyarır. Gördüklerinden ya haz, ya nefret duyar, ya da korkar. Ve ya gördükleri şeylerden bir anlam çıkarmaya çalışır. 

Vücutta bu kadar öneme haiz gözün görevi görmektir. Vücuttaki diğer azalardan olan, kulağın duyma, burnun koklama, dilin tat alma ve konuşma görevinin olması gibi… Gözün vücuttaki işlevi kameranın işlevi gibidir. Göz, tıpkı bir kameranın görüntüyü sinyaller halinde televizyon ekranına aktarması gibi, yalnızca beyine elektrik sinyalleri gönderen bir araçtır. Görme, gözde değil beyinde oluşur. Fakat bu görüntü ancak televizyon ekranına bakan biri olduğunda anlam kazanır. Ekrana bakan, yani görüntüyü gören biri olmazsa o görüntünün hiçbir anlamı da olamaz. Burada önemli olan nokta, gözden beyne elektrik sinyalleri gönderilmesi ve beyinde bir görüntünün oluşması değildir. Önemli olan, beyinde oluşan görüntüyü kimin ve neyin gördüğüdür. Bakan ve gören, göz olmadığı gibi, beynin kendisi de olamaz. O da, yapısı itibariyle, yağ ve proteinden ibaret olup, yalnızca elektrik şifrelerinin çözümlendiği bir ekran gibidir.

Hal böyleyken kimi insanlar, gözün görevi olmadığı halde, gözle vücudun başka bir organının fonksiyonunu icra etmeye çalışırlar. Gözle icra etmek istedikleri bu görev, düşünme ve fikir üretme görevidir. Hâlbuki vücutta bu görevin verildiği organ akıldır. Gözün düşünme, olayları tetkik etme doğruyu ve yanlışı ayırt etme özelliği yoktur. Bu insanlar, Bediüzzemanın; "Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise mâneviyatta kördür."  dediği insanlardır. Gözleriyle düşünen, gözleriyle hak ve batılı bulmaya çalışan insanlar. Gözlerinin gördüklerini hak, görmediklerinin batıl olarak kabul eden bu zihniyet sahipleri, her şeyin gözlem ve deneyle ortaya bulabileceklerini, gözle görülmeyen hiçbir şeyin varlığının da kabul edilemeyeceğini savunurlar. Bu zihniyet sahipleri durumu, akılları hayrette bırakan, eşsiz ve muhteşem sanat eserlerinin güzelliğinden sarhoş olan, ama onların görmediği bu sanat eserinin ustasını inkâr eden insanların durumu gibidir. Sadece görebildikleri, duyabildikleri, ya da dokunabildiklerine inanacaklarını iddia eden bu inançsız güruh, helvadan yaptıkları putları yiyen Mekke müşrikleri gibidirler. Çünkü onlara bu fikri veren, görmedikleri halde varlığından emin oldukları akılları, onları kendileri ile büyük bir tezat içine düşürecek şekilde tuzağa düşürmüştür. Akılları gözlerine inmiş bu güruh, yer çekimi kanununa, suyun kaldırma kuvvetine ve daha birçok şeyin varlığına da inanırlar. Oysa bunların hiç birini ne duymuş ne de görmüş değillerdir. Varlığına inanmalarının sebebi ise bu kanunların ortaya çıkardıkları eser ve tesirler nedeniyledir. Oysaki kâinatın her zerresinde eseri ve tesiri görülen Yüce Yaratıcıyı inkâr etmektedirler. “Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz; sahipsiz olamaz. Bir harf katipsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket Hâkimsiz olsun?” 

 Bir dahaki yazımızda kaldığımız yerden devam edeceğiz inşallah. Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek Allah’a emanet olun dualarınızı bekliyorum.

Mücahid Haksever / Habernas