Demirtaş, İdris Naim; Haydi Hep Beraber Takla Atıyoruz Şimdi

Başlık Türkiye’deki siyasetin tam bir özeti, aslında…

Demirtaş, İdris Naim; Haydi Hep Beraber Takla Atıyoruz Şimdi

Başlık Türkiye’deki siyasetin tam bir özeti, aslında…  

Nasıl mı?

31 Mart yerel seçimlerinde ve 23 Haziran’da yenilenen İstanbul seçiminde HDP seçmenine, “Bağrınıza taş basıp, gidip benim hatırım için CHP’ye oy vereceksiniz” diyen Demirtaş son verdiği bir röportajda, kayyım ve Suriye’deki meselelerde aldığı tutumdan dolayı CHP’ye yönelik olarak "Günü geldiğinde kimse bağrına taş falan basmayacaktır, o bir kere olur" diyerek nedamet getiriyor.

Ardından, "…Kürtler kimsenin marabası, kuyruğu ya da payandası değildir…” diye rest çekiyor ancak seçimde takındıkları tutum tam da maraba ve kuyruk ve payanda rolü şeklindeydi. Muhtemelen yarın öbür gün CHP lolipop niyetine bir iki güzel söz söylerse aynı konuma tekrar talip olacaklardır.

Tabii; bu sözlere, bir nevi cevaben, muhtemelen CHP’nin üzülmemesi için baş kayyım Temelli seçimlerde destek verdikleri CHP’nin sınırötesi harekata destek vermesinin tabanda kırılma yaratmış olabileceğini, ancak verdikleri destekten pişman olmadıklarını söyledi…

Ancak Temelli-Demirtaş, ya da taban-tavan, veya Kürt maraba ile Türk ağa çekişmesi bu yazının konusu olmadağı için geçiyoruz. Kürde kurtuluş vaad ederken Türkü tekrar başa getirmek nasıl oluyor..? Mesele, Türk-Kürd’den ziyade ideolojik, anlayana…

Türkiyedeki siyasetin durumu bu aslında. Adam CHP’ye oy verir, “yahu bir dur, zaten sorunun kaynağı  bu CHP zihniyeti değil mi” diye sorman bile Kürde hainlik olur. Üç gün sonra da nedamet getirir ama kimse “ne oluyoruz?” diye sormaz. Mesele stratejik heval…

O kadar günlük ya da gündem gereği söylenen sözlere inanıyorlar veya siyaset bilmiyorlar ki -belki de bilinçli yapıyorlar- CHP’de başkalaşmış Bekaroğlu veya dua eden İmamoğlu’nun varlığını CHP’nin dindarlaştığına, Tanrıkulu’nun varlığını da Kürdileştiğine yorumluyorlar. İki güzel sözle ya da bir iki gül (!) ile bahar geldiğini/geleceğini sanıyorlar. Muhalefette olmanın rahatlığıyla CHP’nin bir iki özgürlükler veya insan hakları ile ilgili –ki o da onlar gibi düşünenler için geçerli-söylemini CHP’nin demokrat, müsamahakar veya özgürlükçü bir yapıya evrildiğine yorumluyorlar.

Sorunların asıl kaynağının CHP ve CHP zihniyeti olduğu unutup CHP’yi demokrasi getirecek yapı olarak görmek en hafif tabirle siyasetten hiçbir şey anlamamaktır. Sos veya süs niyetine bir iki olumlu sesin çıkması hiçbir şey ifade etmez. Böyle sesleri en dikta rejimlerde ve marjinal partilerde dahi bulabilirsin.

CHP zihniyetinin en dışa açık ve en özgürlükçü olanı, metroda; saldırmadan, küfür ve hakaret etmeden, aşağılamadan, 10. Yıl Marşını kendisi gibi giyinmeyen, kendi halinde bir garibana, gözünün içine sokacak şekilde, afişe ederek söyleyenidir… Bundan daha öte bir olumlu bir davranış bu zihniyetten kimse boşuna beklemesin. Tıpkı, İYİ Parti’yi demokrasi ve Kürd yanlısı görmeleri, göstermeleri gibi... Oysa İyi Parti, MHP’yi dahi geride bırakabilecek keskin ve uç fikirli kadrolara sahip. Mesela Ümit Özdağ, Koray Aydın ve istifa eden Hallaçoğlu gibi…

Geçenlerde Saadet Partisi’nin 7'nci Olağan Büyük Kongresi gerçekleştirildi.
Partinin “Genel İdare Kurulu Üyeleri” listesinde ise dikkat çeken bir isim yer alıyordu;
Eski AK Parti’li  İçişlerni Bakanı İdris Naim Şahin, namı diğer taklacı Naim…

Sırrı Süreyya Önder’in, İdris Naim Şahin’e yönelik, tarihe geçecek ve İdris Naim Şahin’i en güzel şekilde özetleyen ve bu memlekette her gence ilham kaynağı olabilecek gayet yerinde sözleri var;

“İdris Naim Şahin hepimiz için umut kaynağıdır. Çünkü herkese, İdris Naim Şahin İçişleri bakanı olduysa ben de her şey olabilirim duygusu veriyor...”

İdris Naim Şahin, 31 Mart seçimlerinde Saadet Partisi’nden Ordu Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmuş ve eski HDP’li Altan Tan ise İstanbul’dan Saadet partisinin milletvekili adayı olmuştu.

Daha kısa bir süre önce yani Altan Tan HPD’lilerle valilik basmaya giderken, İdris Naim ise “gazcı Naim” ve “taklacı Naim” diye anılıyordu, özellikle bu cenah tarafından.

O dönem, İdris Naim demokrasi için biber gazının sağlığa olan faydalarından bahsederken, Altan Tan ise "İdris Naim Şahin de biber gazları da Adli Tıp Kurumu'na götürülerek incelenmeli” diyordu…

Sonra bunlar aynı partide demokrasi için buluşuyor, HDP ve Saadet özgürlük ve insan hakları için bir araya geliyor. CHP ve İyi parti demokrasi için… HDP ve İyi Parti faşizm karşıtlığı için… CHP ve Saadet özgürlük için…Nasıl? Suriye denklemi gibi oldu değil mi?

Sorun değil, isteyen istediği partiye oy verebilir, istediği parti ile işbirliği yapabilir.
Sorun; birilerinin kendilerine bu şaklabanlıkları caiz görüp, günü birlik politikalar peşinde sürüklenirken, hiç yapmadığı halde başkalarını suçlaması.
Ya da kendileri gibi hareket etmeyen, onlar gibi düşünmeyeni itham etmesi.
Yoksa siyasetin düzeyi bu; zaten biliyoruz…

Onun için siz siz olun bunlara ve bunların peşinden sürüklenenlere itibar etmeyin, söylemlerine kulak asmayın. Acaba ne derler, ne düşünürler, diye kaygılanmayın.
Kendi gündeminize odaklanıp işinize bakın.
Bugün bunu derler, yarın başka bir şey.

Nurullah Yılmaz / Habernas