Ve bir yıl daha geçti / İbrahim Kızar

Ve bir yıl daha geçti ömrümüzden, bereket ikliminin içindeyiz. Kendimizi, kalbimizi yokluyoruz. Gönül coğrafyamızda devam eden sonu gelmeyen iç savaşlar ile insanların yaşadığı ölüm, muhacerat ve perişanlıklar yüreğimizi paralamakta, mazlumun acısını duyma, hissetme duygusu kalbimizde imanın varlığına delil olarak bizi sevindirmektedir.

Ve bir yıl daha geçti / İbrahim Kızar

İnsan belli bir bir yaş sınırını geçtikten sonra zamanın akışı kendisine daha çok hızlanmış gibi gelir, sanki günler, haftalar, aylar ve seneler daha hızlı geçiyor gibi. Halbuki ne günlerde bir kısalma var ne de yıllarda, ne saatlerde bir değişim ne de ayların sayısında. Galiba insanlara, zaman ne de çabuk geçiyor dedirten, belli bir yaştan sonra insanları zorunlu meşguliyetlerinin artması ve nefesle sınırlı olan tükendiği  ve ecelin yaklaştığının insanın daha çok farkına varmasıdır.

Bir yıl daha geçti dedik ya, insanın  sürekli yapması gereken bir eylemi tekrar, bir daha, ciddiyetle yapmasının vaktinin geldiği bir rahmet iklimi dönemindeyiz.

Kendimizi, kalbimizi yokluyoruz. Gördüğümüz, yaşadığımız bütün olumsuzluklara rağmen hala geleceğe umut ile bakabiliyoruz. Ve "Allah'ın rahmetinden ümidi kesmeyenlerden" olmanın sevinci yüreğimizi kaplamaktadır. Geleceğe umut ile bakabilmek ne büyük bir sevinçtir, ancak yaşayanlar bilir.

Kendimizi, kalbimizi yokluyoruz. Gönül coğrafyamızda devam eden sonu gelmeyen iç savaşlar ile insanların yaşadığı ölüm, muhacerat ve perişanlıklar yüreğimizi paralamakta, mazlumun acısını duyma, hissetme duygusu kalbimizde imanın varlığına delil olarak bizi sevindirmektedir.

Gönül coğrafyamızı saran kara bulutlara rağmen hala aklı selim sahibi, halkına karşı merhametli, halkın derdi ile dertlenen idarecilerin ortaya çıkacağından, bu idarecilerin gönül coğrafyamızda  dışardan beslenen iç savaşların ülkeleri, devletleri, heraketleri  maddi ve manevi yönden zayıf düşürdüğünü, iç savaş devam ettiği sürece  üretimin azalıp durma seviyesine varacağını, ihtiyaçlarını karşılayamayan insanların başka ülkelere göç etmek zorunda kalacağını, göç etme imkanı bulamayanların açlık ve hastalıklar nedeni ile bizar olacağının/olduğunun  farkına varacağını ve bu iç savaşları neye mal olursa olsun durdurmak için ellerinden geleni yapacağına dair umudumuzu koruyoruz. Dediğimiz gibi biz Allah'ın rahmetinde ümidi hiç bir zaman kesmeyenlerdeniz.

Kalbimizi yokluyoruz. Gönül  coğrafyamızda  gelir dağılımında var olan adaletsizlikten dolayı açlık seviyesi altında yaşamak zorunda kalan nice fakir, miskin, yetim ve mahrum bırakılmış olduğunu görüyoruz. Yoksulluğun bellerini büktüğü insanları gördükçe yüreklerimiz sızlıyor. Yaşadıkları sıkıntıları hissetmeye çalışıyor ve acılarını paylaşıyoruz. Acıyı paylaşabilmek hala kalbin paslanmadığının bir delili olsa gerek. Kendini başkalarının yerine koyup acılarını paylaşanlar sevinmeli bence, çünkü başkalarının acılarını hissetmek Allah'ın herkese vermediği bir nimettir.

Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve  yoksul insanların çokluğuna rağmen yine bizleri sevindiren umutlandıran olaylarda var. Devletin ulaşmadığı ulaşamadığı  insanlara  hayır kurumlarının gayretli çalışmaları ve imkan sahibi cömert insanların bu hayır kurumlarına tevecühü  bizleri gerçekten umutlandırmaktadır. Her şeye rağman gönül coğrafyamızda insanlarımızın  duyarlılığı umutlu olmayı gerekli kılmaktadır.

Ve bir yıl daha geçti ömrümüzden, bereket ikliminin içindeyiz. Kalbimizi yokluyoruz, yokladık ve elhamdulillah,  durmamız gereken yerde duruyoruz. Gönül coğrafyamızda insanlarımızın acılarını paylaştığımız gibi sevinçlerini de paylaşıyoruz. Durduğumuz yer ise hiç bir zaman değişmedi daima mazlumun, haklı olanın yanındayız. Ve yukarıda bahs ettiğimiz gibi tüm olumsuzluklar içinde bir umut ışığı da görüyor ve geleceğe umut ile bakıyoruz.

Gelecek günleriniz geçmiş günlerinizden daha bereketli olsun duası ile Allah'a emanet olun.

İbrahim Kızar / Habernas