Tepki vermek / İbrahim Kızar

Müslüman ülkelerin zerre kadar tepkisi hesaba katılsaydı, bir sapık bütün İslam dünyasına meydan okuyarak Kitabullahı yakmaya cesaret eder yada birileri bu fiili yapmasına izin verirmiydi?

Tepki vermek / İbrahim Kızar

Herhangi bir etkiye karşı söz veya davranışla karşılık vermek icap etmektedir. Özellikle yaşayan her varlık için. Ölüler ve cansız varlıklar da maruz kaldıkları etkilere karşı, davranış ile bir tepki verirler, ya kırılır ya eğrilir ya çürür, bazen paslanır, bazen de parlarlar. Ölüler ve cansız varlıklar kaldıkları etkinin şiddetine göre bazı sesler çıkarsalarlar da bu ses sözle karşılık verme anlamı taşımaz.

İnsanoğlu ise tepkisini daima, söz yada davranış ile ortaya koymaktadır. Etkiye maruz kalan ister bizzat kendisi, ister başka bir canlı, ister canlı olmayan bir varlık olsun. İster yakında ister ise dünyanın öbür ucunda olsun. Bazen öfkelenir, bazen ağlar, bazen bağırır, bazen inler, bazen de gülerek memnuniyetini dile getirir.

İşin doğrusu tepki denen, karşı söz ve davranışın olmaması insan için ölüm demektir. Eğer bir insan maruz kaldığı etkilere karşı bir karşılık vermiyorsa ya gerçekten ölüdür, ruhu bedenini terk etmiştir, yada manen ölüdür.

Hem gerçekten ölenler hemde manen ölenler çevrelerinde olup bitenlere karşı artık duyarsızdır. Olup bitenler onlar ilgilendirmemektedir.

Oysa hem çevremizde hemde küresel bir köy olarak kabul edilen dünyamızda iyiliklerin yayılması, kötülüklerin en aza indirgenmesi için tepki vermek icap etmektedir.

Yapılan iyikleri takdir ile onaylamak ve arka çıkarak desteklemek, yapılan kötülüklere karşı çıkarak imkanlar ölçüsünde engel olmaya çalışmak, doğru olan, lazım olan, olması gerekendir.

Derdimiz, sıkıntımız, üzüntümüz ve yüreğimizin yarası, insanlığın önderleri olması gereken halkı müslüman ülkelerin küresel köy haline gelmiş dünyada hem müslüman topluluklara hemde gayri müslim bazı topluluklara yapılanlara karşı, ya çok cılız (derde derman olmayacak), yada hiç bir tepki göstermemeleridir.

Halbuki gönül isterdiki dünyanın neresinde olursa olsun yapılan bir zulüm yada haksızlığa, nüfusu iki milyara yaklaşan müslümanlar ne der diye zülme ve haksızlığa tevvesül edenlerin bin kere düşünmesi idi.

Heyhat ben ne diyorum, hayallerim ne diyor, gönlüm neyi arzuluyor ve yaşanan acı gerçekler bana neyi gösteriyor.

Elliye varan sayısı ile Müslüman ülkelerin zerre kadar tepkisi hesaba katılsaydı, bir avuç siyonist her gün Filistinli bir kaç müslümanı şehid edermiydi, karış karış topraklarına el koyarmıydı.

Kan dökücü olarak bilinen Hindular müslümanların mabetlerini yıkar, müslümanları sokak ortalarında linç ederlermiydi.

Ve Arakanda, Budist sadistler Arakanlı müslümanları canlı canlı yakmaya cesaret ederlermiydi.

Bir sapık bütün İslam dünyasına meydan okuyarak Kitabullahı yakmaya cesaret eder yada birileri bu fiili yapmasına izin verirmiydi?

Dedim ya ben ne diyorum, acı gerçekler bana neyi gösteriyor. Yazacak çok şey var ama meramı anlattık, anlaşıldı diye uzatmak istemedim.

Peki hiç umud yokmu diyorsanız. Umutvarız tabiki o günler de gelecek, bir zülüm, bir haksızlık, kötü bir iş yapmak isteyenler; müslüman ülkeler, müslüman halk, iki milyara yaklaşan İslam dünyası ne tepki verecek diye bin kere düşünecektir.

Yine gönül isterki Allah’ın Kitabının yakılmasına gösterilen bu tepkiler dost kalplere surur veren bir dirlişin, bir uyanışın, bir silkelenmenin, kendine gelmenin, kim olduğunu hatırlamanın başlangıcı olsun.

Tepki veren dirilerden olmak duası ile Allaha emanet olun.