Şeytanın emzikleri / Mücahit Haksever

İnsanoğlu, çocukluğunu, gençliğini, yaşlılığını, bütün bir ömrünü, uğruna feda ettiği bu dünyadan ayrılmayı asla istemez. Hayatta en büyük arzusu dünyada ebedi olarak yaşamak olan insan, bu arzusuna ulaşamadığı için şeytan onu, emzikle kandırılan bebek gibi kandırır.

Şeytanın emzikleri / Mücahit Haksever

Nefsin insanları kandırmasında kullandığı hilelerin en büyüklerinden bir tanesi, insana fani olduğunu unutturup ona baki olma hissi vermesidir. İnsanoğlu, çocukluğunu, gençliğini, yaşlılığını, bütün bir ömrünü, uğruna feda ettiği bu dünyadan ayrılmayı asla istemez. Hayatta en büyük arzusu dünyada ebedi olarak yaşamak olan insan, bu arzusuna ulaşamadığı için şeytan onu, emzikle kandırılan bebek gibi kandırır. Açlıktan ağlayan bebeğin tek derdi bir an önce annesinin göğsünden emeceği sütü içmek suretiyle bu açlıktan kurtulmaktır. Bebek bir süre sonra ağzına anne memesine benzer bir şeyin varlığını hisseder. Onu şuursuzca emer. Bu ona süt vermek istemeyen annenin onu oyalama taktiğidir. Bebek emziği emer. Ama beklediği süt bir türlü gelmez.

Şeytanın da ebedilik noktasında insanı kandırmak için kullandığı emzikler vardır. Kimisine evlatları sebebiyle, neslinin kıyamete kadar süreceği vehmini verip, onda ebedilik hissi verir. Kimisine bedenine aşırı düşkünlüğü ve önem verdirmesiyle ebedilik hissi verir. Kimisine de yığdığı malı, biriktirdiği servetiyle ebedilik hissi verir. Oysaki Allah, onları kınamak babından şöyle buyurur:
“(Vay hâline o kimsenin ki), malının kendisini ebedî kılacağını zanneder.”(1) Bu dünyada her şey fanidir. كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍۚ ﴿٢٦﴾ وَيَبْقٰى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِۚ ﴿٢٧﴾
 “Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.”(2) İnsanoğlu, kendisi fani olan bu dünyada, nasıl ebedi olarak yaşayabilir ki?

Eski insanlar fani olduklarını hatırlamak için, mezarlıkları şehirlerin içinde, evlerinin bahçelerinde yaparlarmış. Şu an ise mezarlıklar şehirlerin dışına, ölüm düşüncesi de hayatlarının dışına taşınmış durumdadır. Kuranı Kerimde
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ “Her canlı ölümü tadacaktır. Sonunda Biz’e döndürüleceksiniz.” (el-Ankebût, 57) buyrulmaktadır. Bunun gibi birçok ayeti kerime, insanın faniliğini insana hatırlatmaktadır.  Nitekim Peygamber Efendimiz (sav) de: أَكْثِرُوا ذِكْرَ هادم اللَّذَّاتِ يَعْنِي الْمَوْتِ “Bütün dünyevî zevkleri bıçak gibi keseni (yâni ölümü) çokça hatırlayın!”(3) buyurmuştur.

Madem bu dünya fanidir. Bu dünyaya gelen herkes vakti, miadı dolduğunda bu dünyadan ayrılacaktır. O halde, kişinin en büyük amacı beka âlemine hazırlık olmalıdır. Beka âlemi kişinin bu dünyada kendisi için biriktirdiklerinden başka bir şey değildir. Orada kimseye zulmedilmez. Faniliğinin farkında olup, baki olanı seçmek akıllı insanın karıdır. Nitekim Peygamber Efendimiz: اَلْكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ“Akıllı kimse bu dünyada kendini sorgulayan ve ölüm sonrası için çalışandır” buyurmuştur.

Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu konuyla ilgili şunları söylemektedir: Madem her insan gayet şiddetli bir surette uzun bir ömür ister, bekàya âşıktır. Ve madem bu fâni ömrü bâki ömre tebdil eden bir çare var ve mânen çok uzun bir ömür hükmüne geçirmek mümkündür. Elbette, insaniyeti sukut etmemiş bir insan, o çareyi arayacak ve o imkânı bilfiile çevirmeye çalışacak ve tevfik-i hareket edecek. Öyleyse, böyle bir insanın hakikî vazifesi ve saadeti, bütün cihazatı ve istidadatıyla o Bâkî-i Sermedînin daire-i marziyâtında esmâsına yapışıp, ebed yolunda o Bâkîye müteveccih olup gitmektir.

Fani dünyada nefsin aldatmalarına kanmayıp, dünya hayatını iman vecdi, ibadet huzuru ve güzel ahlâkla, Allah’ın istediği istikamet üzere tamamlayanlar için ayeti kerime şunları söylemektedir:
إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ

“Şüphesiz, Rabbimiz Allah’tır deyip (hayatının her safhasını Allah rızâsının muhtevası içinde geçirip), sonra dosdoğru yolda (Kitâb ve Sünnet-i Seniyye istikâmetinde) yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara; «Korkmayın, üzülmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin.» derler.(4)

İnsanoğlunun alacağı bu mükâfat, dünyada yaptığı amellerin bir sonucudur.  Hadîs-i şerifte de: يموت كل إنسان على ما عاش عليه ويبعث على ما مات عليه “Kişi yaşadığı hâl üzere ölür ve öldüğü hâl üzere haşrolunur.” Buyrulmuştur. Bu nedenle, her an ölüme hazırlıklı olmak lazım. Dünyada insanlardan bazıları, kabre kendilerini hazırlamak yerine, kendilerine kabir hazırlamaktadırlar. Böyle olunca da, ahiret sevabından mahrum kaldıkları gibi, çok sevdikleri dünya hayatında da mutluluğu yakalayamazlar.

Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek Allah’a emanet olun. Dualarınızı bekliyorum.

1-Hümeze-3    2-Rahman Suresi-26,27   3-Tirmizi-Zühd-4   4-Fussilet 30

Mücahit Haksever / Habernas