Selahaddini bir mirastır, Mewlidi Nebi etkinlikleri / Nurullah Yılmaz

Her kim olursanız olun buyurun Muhammedi iklime… Zira, Kurtuluş ondadır… Zira o insanlara da, hayvanlara da, doğaya da, çevreye de rahmettir. Müslümana da gayri müslime de rahmettir.

Selahaddini bir mirastır, Mewlidi Nebi etkinlikleri / Nurullah Yılmaz

Yine bir Muhammedi iklimdeyiz... Farklı farklı programlar düzenleniyor, birçok beldede. Ne kadar anlatsak, ne kadar övsek, ne kadar anlamaya çalışsak az, o her yönüyle güzellik timsali nebiyi.

Tabi, sanılanın aksine nevzuhur, on yirmi yıldır türetilmiş bir etkinlik değildir, bu etkinlikler. Kökü taa, Nureddin Zengilere, Selahaddinlere dayanan ve Kudüs’ün kapılarını aralayan kutlu bir yürüyüştür, mevlidi nebi etkinlikleri. Evet, “Kutlu Doğum” ismi nevzuhurdur, doğru. Zaten, soğuk, türedi, suni, yapmacık gibi duruyor. Oysa “Mewlid-i Nebi”  daha sıcak, daha samimi, daha içten ve doğal... Moda tabirle, daha yerli ve milli...

“Mewlidi Nebi”, yani Hz. Muhammed’i anma ve viladetini kutlama etkinlikleri, ilk defa, Mısır'da hüküm süren Fatımiler tarafından tertiplenmiştir. Ancak bu etkinlikler  saraya ait olup, daha çok üst düzey görevlilerin katıldığı bir devlet töreni çerçevesinde gerçekleşiyordu. Fatımiler’in bu etkinlikleri tertip etmesindeki asıl amacın İslam Alemi’nde meşruiyet kazanma kaygısı olduğu söyleniyordu, söyleniyor…

Eyyubiler döneminde ise “Mewlidi Nebi etkinlikleri” asıl amacına uygun olarak halkın geniş kesiminin katıldığı dev gösterilere, mitinglere dönüşüyor ve ayları bulan geniş bir zaman dilimine yayılıyordu.

Özellikle Nureddin Zengi’nin de müritlerinden olduğu Musullu Şeyh Molla Ömer gibi alim ve zahidler, her sene  bu etkinlikleri ümmeti diriltecek mitinglere dönüştürüyor;  geniş halk kitleleri ile birlikte melikler, emirler, vezirler, alimler, şairler davet ediliyor ve iştirak ediyorlardı.

Hakeza, Selahaddin Eyyubi'nin eniştesi ve Erbil atabeği Melik Muzafferuddin Gökböri tarafından da Mewlid etkinlikleri yapılıyor ve sürekli yaygınlaşıyordu.  Uzun hazırlıklar sonucu düzenlenen etkinlikler için çevre bölgelerden şair, bilgin ve din adamları Erbil'e çağrılıyor, misafirler için kalacak yerler hazırlanıyor ve bir kaç ay boyunca sürdürülen etkinlikler bütün halkı kapsayacak bir şekilde düzenleniyor, gayet gösterişli bir şekilde kutlanıyordu…

Sadece bu etkinlikler ile yetinilmiyor, uzun hadis sohbetleri , medreselerin yanısıra tasavvuf dergahları ile “ilim-irfan birlikteliğiyle” Ümmet’in haline çareler aranıyordu. İşte bu atmosferde kazanılan birikimlerle dağınık, sus-pus olmuş, değil savaşmak haçlılara korkudan vergi verir hale gelmiş olan Müslümanlar içinde bulundukları hali sorguluyor ve böylece Kudüs’ün kurtarılması süreci Selahaddin-i Eyyubi’nin önderliğiyle hızlanıyordu.

Eğer o ruhu, o canlılığı, o samimiyeti gösterebilirsek,  “Mevlidi Nebi” etkinlikleri, Peygamber ortak noktasında bir araya getirebilir, zulüm ve işgal altındaki Kudüs’ü tekrardan almak için bir vesile olabilir.  Belki de tekrardan biz Selahaddinin torunlarının eliyle gerçekleşir. Allah o şerefi tekrardan bizlere bahşedebilir. Ümmet birbiri ile didişmekten, bir biri ile uğraşmaktan düşünmeye dahi fırsat bulamazken yönünü sadece Kudüs’e çevirmiş olan Selahaddin’in anlayışıyla yönünü sadece dışarıya çevirmiş torunlarının eliyle…

Ve Allah’ın izniyle çok kısa zamanda, ama çok kısa zaman da bu iklim sadece Kürdistan’ı değil, sadece Türkiye’yi değil, tüm dünyayı kuşatacaktır. Dileğimiz odur ki, inat edenlerin de kendilerini bir an önce Muhammedi İklime teslim etmeleri… Yalınayaklı, yaşlı, çocuk, genç  insanlarla birlikte  bu tadı ve bu lezzeti hissetmeleridir…

Programların içeriği, tarzı, akışı, elbette eleştirilebilir. Yapılan hiç bir şey hayırlı bir amaçla  ve iyi bir niyetle dahi yapılırsa eksikliklerden beri olamayabilir. Herkes meşrebince daha farklı bir şeyler dileyebilir veya eksik ve yetersiz bulabilir. Bu doğal, zira her insan aldığı gıdaya yani içinde yetiştiği ortam, aldığı eğitim veya bulunduğu meşrebe göre meselelere kendi penceresinden bakabilir. Ancak bu etkinliklerin yapılmasını eleştirmek, eğer cehaletten değilse, daha farklı saiklerden kaynaklanıyordur; zira bu etkinlikler en azından farkındalık oluşturuyor. Oraya gelen halk bir günlük vaktini harcıyor, belki bir gün yada bir hafta tesirinde kalacak yada belki de bir olay, bir davranış, bir söz bütünüyle hayatının akışını değiştirebilecek bir kıvılcımı çakacak, ama ya hazırlayanlar…  Ya bu işe emeği geçenler… Haftalar, aylar süren bir gayret, çaba, emek ve sabır…  Bir de toplumun bütün bir katmanlarına  yayıldığını  düşünün; esnaflara, okullara, sokaklara… Nasıl bir değişim ve dönüşüme vesile olabileceğini varın sizler tahmin edin.

Mewlid-i Nebi etkinlikleri bu halka anlayabilecekleri dil ve üslupta onlara Peygamberi en güzel şekilde anlatma gayretidir, aslında. Muhammedi mirası hatırlatma, yaşama en önemlisi de yeniden diriliş etkinlikleridir. Bu etkinlikler asla entellektüel egoyu tatmin etme arayışı değildir. Halkın ihtiyacına ve ruh haline ve durumuna göre küçükte olsa mesaj verme etkinlikleridir. En önemlisi de bu topraklarda küfrün, kir ve pisliğini izale etmek için yapılan İbrahimi bir gayrettir.

Onun içindir ki, bu rahmet ikliminde bir kez daha;

İnsani ortak paydada buluştuklarımıza “gelin sizlerde insanlığa rahmet Muhammedi iklime koşun diyoruz”…

İslami ortak paydada buluştuklarımıza, “gelin sizlerde Müslümanlara kurtuluş Muhammedi iklime koşun diyoruz…

Irki ortak paydada buluştuklarımıza, “gelin sizler de ezilenlere özgürlük Muhammedi iklime koşun diyoruz”…

Her kim olursanız olun buyurun Muhammedi iklime… Zira, Kurtuluş ondadır… Zira o insanlara da, hayvanlara da, doğaya da, çevreye de rahmettir. Müslümana da gayri müslime de rahmettir. Bunun olabilmesi için bir tek şart var; onu layıkıyla tanıyabilmek. O’nun şefkat, merhamet, vefa, dostluk, doğruluk timsali olduğunu hatırdan çıkarmamak.

Nurullah Yılmaz / Habernas.com