Irkçılık ve Hanau vakası / Çetin Tufan

Irkçılık öyle bir virüstür ki her zaman ve mekanda mutasyona uğrayarak yeni bir boyut kazanmaktadır. Ülkelerin sosyal barışına kast eden bu acımasız virüse karşı mücadele edilmelidir.

Irkçılık ve Hanau vakası / Çetin Tufan

Mülkün sahibi olan, insanı keremli yaratan Rabbim'in adıyla..

İnsan'ın, insanlık vasfını aldığı, melekut aleminde tezahür ettiği ilk  sahnede, ona karşı yapılan   ilk suçlama, ırkçılık suçlamasıdır. Kendisine rakip olarak telaki ettiği, İnsana karşı İblis ''O   topraktan, Ben ise ateştenim. Ateş topraktan üstündür'' diyerek, mülkün sahibi olan Allah   (cc)'ye kafa tutmuştur. Bu iddiasında o kadar saplantılı ve piskopatlaşmıştır ki, Yaratıcı karşısında bu iddiasını kanıtlamak için, Kıyamete kadar mühlet istemiştir.

Doğruyu söylemek gerekirse, Ademin nesline karşı olan bu amansız savaşta, İblis canla başla savaşmaktadır. Fakat  Ademin çocukları, bunun farkında ve ehemmiyetinde değillerdir.

Gerçekte bu ilk hastalığın tezahürü insanlık tarihinde Beni Ademin yakasını hiç bırakmamış, türlü şekil ve boyutlarda kendisini göstermiştir.

İmparatorluklar kuran bütün eski uygarlıklar, kendi ırklarını, krallarını seçilmiş, kutsanmış ve masum olarak ilan etmişlerdir. Daha düne kadar seçilmiş ırk, arayışında bulunan insanlık kafatası ölçüleriyle uğraşmış. Saf ırkı bulmak adına nice masumun kanına girilmiştir. Doğal seleksiyonu hızlandırmak veya bozmak adına, nice teoriler havada uçuşmaktadır.

Bu öyle bir hastalıktır ki, kadim kitaplarında gelecek olan Mesih'i dahi, kendilerinden olmadığından dolayı inkar edip, katline cevaz verdirmiştir. Gelen Peygamber, kendi aşiretinden   olmadığından dolayı, öğretisine bakılmaksızın ret edilmiştir.

İnanç ve ırklarından dolayı, kıyım ve katliamlardan geçirildiklerini iddia eden kadim kavim mensupları dahi, iktidarı ellerine geçirdiklerinde, kendilerine yapılanın daha beterini, başka kavimlere yapmaktadırlar.

Çünkü ''Biz üstünüz, Onlar ise aşağılık. Bizlere reva. Onlara müstahak'' teorisi, adil ve saf insan beynini bir virüs gibi kaplayıp, tahakkümü altına alıp İblisleştirmektedir. Irkçılık öyle bir virüstür ki her zaman ve mekanda mutasyona uğrayarak yeni bir boyut kazanmaktadır.

Günümüzde sermayenin bu kadar kutuplaşması, dünyanın %20 sinin, geriye kalanların bütün sermayesinden daha fazla bir sermayeye ulaşması. Gelir dağılımı ve yaşam standartlarının, dünya da bu azınlık için cennet, %80 için ise Cehenneme döndüğü gerçeği karşısında, Hakim güçler, bu mazlum ve mahrum halkları dizginlemek için, İblis'le ortaklaşa kadim ırkçılık ve ayrımcılık virüsünü, yeni mutantlarıyla cepheye sürdükleri görülmektedir.

Bu ırkçılık ve ayrımcılık virüsünü, bazen hakim devletler, ''bizim iyi çocuklarımız'' diyerek, bazen   sosyal medyanın bütün boyutlarında, bilinç altlarını iğfal ederek, bazen halkların arasındaki, kabuk bağlamış yaraları kaşıyıp, onları birbirine düşürüp telef ederek yapmaktadırlar.

Acı olan ise bu mazlum ve mahrum halklar, her seferinde bu oyunlara gelip, İblis ve yarenlerinin ekmeğine yağ sürmektedirler.

Bu cümlelerden hareketle Adem(as)'ın çocuklarını keremiyetinden düşürmek için yapılan bütün ırkçı, ayrımcı eylem ve düşünceleri kınıyorum. Hangi ırk dil din ......olursa olsun Ademin çocukları olarak, bu dünyada yaşama ve ortak değerlerle adilane geçinme hakkını, sonuna kadar savunuyorum.

Hanau'da yapılan çirkin eylem ve buna sebep olan düşünceyi telin ediyor. Ülkelerin ekonomik ve sosyal barışına kast eden ırkçılığın acımasız bir virüs olduğunu herkesin idrak etmesini temenni ediyorum.

Selam ve dua ile......

Çetin Tufan / Habernas