Ürdün rejimi, İhvan’a baskı yaparak Siyonist rejimle normalleşmesini gizliyor
Ürdün rejimi, Filistin davasını savunduğu ve normalleşmeye karşı çıktığı için Müslüman Kardeşler lideri Şeyh Ahmed Zerkân’ı tutukladı. Rejim, muhalifleri susturmak için terör suçlamalarıyla yeni bir baskı dalgası başlatırken, kamuoyunun tepkisini direniş güçlerine yönlendirmeye çalışıyor.

Teslimiyetin ve bağımlılığın boyutunu ortaya koyan tehlikeli bir gelişmeyle, Ürdün rejimi Müslüman Kardeşler Cemaati’nin önde gelen liderlerinden, genel murakıp yardımcısı ve mali işlerden sorumlu yetkili olan 72 yaşındaki Şeyh Ahmed Zerkân’ı gözaltına aldı. Bu adım, hakikatleri dile getiren ve Filistin davasını savunan milli güçleri hedef alan baskıların son halkası oldu.
Zerkân’ın tutuklanması, İçişleri Bakanı Mazin el-Feraye’nin, cemaati yasaklayan ve üyeliğini suç sayan kibirli bir siyasi karar açıklamasının hemen ardından geldi. Bu karar, halkın işgalle yapılan normalleşmeye yönelik artan öfkesini saptırmak amacıyla milli güçlerle yapay bir iç çatışma yaratma çabası olarak değerlendirildi.
Zerkân bu baskının ilk kurbanı değil. Daha önce de Cemaate bağlı Şura Konseyi üyesi ve ulusal bir figür olan Arif Hamdan tutuklanmıştı. Rejim, işgale ve ihanete boyun eğmeyi reddeden isimleri sistematik bir şekilde tasfiye etmeye çalışıyor.
Bu baskıların gerekçelendirilmesi için, rejim 2020 yılında verilen ve ulusal meşruiyetten yoksun bir mahkeme kararına dayandığını öne sürdü. Oysa bu karar, normalleşme karşıtı hareketleri bastırmak, mal varlıklarına el koymak ve gerçek muhalefet kaynaklarını kurutmak için kullanılan ucuz bir yasal kılıftan ibaret.
Nisan ayının ortasında, güvenlik birimleri “terör planlarının engellendiği” iddiasıyla 16 kişinin tutuklandığını açıkladı ve bazılarını asılsız şekilde İhvan mensubu ilan etti. Bu kişilerin, işgal altındaki Batı Şeria’daki Filistin direnişine silah ulaştırmaya çalıştıkları öne sürüldü.
Ancak bu senaryo, direnişçileri “Ürdün’ün güvenliğini tehdit eden suçlular” gibi göstermek için kurgulanmış bir tiyatrodan ibaretti. Oysa bu kişiler işgal altındaki vatanlarını savunan onurlu direnişçilerdir. Rejim ise Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı işgal eden siyonist düşmanı değil, ona karşı duranları tehdit olarak sunmaya çalışıyor.
Bu kurguya meşruiyet kazandırmak için devlet medyası, tutukluların bağlamdan koparılmış, şüpheli “itiraflarını” yayınladı. Ancak bu “silahların” işgalciye karşı, halk için değil, olduğu gerçeği gizlendi.
Rejim böylece, işgalle yapılan iş birliğini aklamaya çalıştı ve Gazze ile Batı Şeria’ya destek verenleri “terörist” ilan ederken, işgalciyi “ortak” ve “komşu” gibi göstermeye kalktı.
Bu ihanet çizgisi, rejimin halkın iradesine ve ulusal onuruna karşı imzaladığı doğalgaz, su ve elektrik anlaşmalarının bir devamıdır. Bugün de kalan son özgür sesleri susturmak için baskı ve korkutma kampanyasını sürdürüyor.
Ancak tüm bu baskılara ve medya manipülasyonlarına rağmen, Kudüs uğruna şehitler veren onurlu Ürdün halkı bu ucuz tiyatrolara kanmayacak. Filistin, hainlerin ihanetine rağmen, Ürdünlülerin kalbinde sadakatin simgesi olarak kalmaya devam edecek.