Seyda / Zülküf Er

Mürted bir tuzak, güpegündüz karartmak üzereydi mübarek şehri… Cizre… Botan… Tarih kokan hafızasıyla ilmin beşiğiydi adeta…

Seyda / Zülküf Er

Mürted bir tuzak, güpegündüz karartmak üzereydi mübarek şehri…  Cizre… Botan… Tarih kokan hafızasıyla ilmin beşiğiydi adeta…

Münbit coğrafyanın semerelerinden bir mübarek, evinden çıkmış iki talebesiyle sokakları aşıyordu… Tuzak ona, onun şahsında davasınaydı…

Mürted eller adeta bir halkın geleceğini karartırcasına kırmıştılar kalemini… Suçu büyüktü doğrusu…

1957’de tasavvuf kokan bir ailenin göz nuru olarak dünyaya gelmekle, azığını tasavvuf, ahlak, edep ve iman ile tatlandırmakla ilk suçunu işlemişti… Daha o dakika Mürted kalem koyuvermişti isminin üzerine kocaman bir Mim…

Ömrü suç işlemekle geçiyordu…(!)  Medrese okumuş, İmam Hatip bitirmiş ve sonunda Seyda olmuştu. Adeta Cizre gibiydi onun da hayat çizgisi… Ömrünün kubbelerinde Kur’an-ı Kerim’den hoş sedalar taht kuruyor, gençler o kubbenin ikliminde ayet ayet rahmani ışıklarla ıslanıyordular…

O suç işledikçe(!) azgınlar eriyordu “Mutu bi gayzikum” nidasından gelen tokatlar eşliğinde…

Nur yüzüne, bal gibi kelamı ve ilim dolu dimağı eşlik ettikçe kubbesine koşan yürekler Mürted kalplere korku salıyordu bir aylık mesafeden…

Bu nasıl bir cüretti böyle(!) cami açmış, kitapevi kurmuş hepsinden de öte Hüseyni kıyama, lebbeyk, demişti.

İslam’ı anlatıyor, talebeler yetiştiriyor, Bediüzzaman Said-i Kürdi’den feyz alıyordu…

Gece gündüz camisinde ders halkalarına melekler eşlik ediyor, siyer dersleri Botan’a Mekke’yi, Cizre’ye Medine’yi taşıyordu…

Fıkıh halka inmiş, şeriat, Seyda’nın adalet tokmağına hayat vermişti adeta…

Günü gelmiş ve Hüseyni Dava onunla, o da Hüseyni Davayla müşerref olmuştu.

Bu suçların en ağırıydı ve cezalandırılmalıydı…

Önce tehditler başladı… Cevap, Mürted’e saç baş yolduruyordu adeta…

“Bizler davamızı kanımızla sulamalı, kıyam ve şehadet ruhunu canlı tutmalıyız!”

Boykotlar başlamış Seyda adım adım takip edilir olmuştu… 

Koca bir şehir susmuş ve adeta Cizîra Botan’ın tarihine ihanet edercesine, satılmış mürtedlere teslim olmuştu…

Seyda ise yanındaki Hüseynilerle beraber teslim olmayı değil kıyam kılmayı tercih etmişti. Davasını kanıyla sulamaya ve şehadet ruhunu kıyamıyla canlı tutmaya karar vermişti…

Koca bir şehir tuzak olmuştu adeta… 93’ün Şubat’ı 19’a dayanmış Mürtedler tuzak üstüne tuzakla şehrin yüreğini karartmıştı adeta…

Seyda…! Seydayé Molla Zeki Atak ve talebelerini Yeşil Kuşlar gölgeliyordu o sabah Cizre sokaklarında…

Tuzak çapraz kurulmuş, çatılara konan kuşlar silah seslerinden kanat çırpmayı unutmuştu sanki…

Görev, Yeşil Kuşların ve Mürtedlere Adiyat Suresi’ni ezberleten yiğitlerindi artık…

“Yemin olsun nefes nefese koşanlara

Sonra çakarak kıvılcım saçanlara

Sabahleyin ansızın baskın yapanlara

Derken o sırada tozu dumana katanlara

Peşinden orada bir topluluğun ta ortasına dalanlara!”

(Adiyat 1-5)

 

Selam ve Dua ile… 

Zülküf Er