Mart Ayı Mustazafların Ayı idi Değil mi?

Muhammed Ali Akay / Doğruhaber Gazetesi

Mart Ayı Mustazafların Ayı idi Değil mi?
16-23 Mart Dünya Mustazaflar Haftası olarak kabul edilmişti.16 Mart 1988 tarihindeki Halepçe’deki 5000 mustazaf şehit oldu. 104 yıl önce, ‘’18 Mart Çanakkale Zaferi’’

1915-1916 yılları arasında süren savaşın sonucunda Osmanlı Devletinin resmi kayıtlarında 56 bin 643 şehit, 97 bin 7 kişi sakat, kaybolanlar ise 11 bin 178 olarak belirtiliyor. Fakat bazı kaynaklarda 150 bin ile 300 bin insanımızı şehit verdiğimize dair bilgiler mevcuttur. Yine tekerlekli sandalyesinde olmasına rağmen Apaçi helikopterinin füzelerinin kendisine layık görüldüğü, büyük şehit, Şeyh Ahmet Yasin, 22 Mart 2004 tarihinde şahadet şerbetini içti.

23 Mart 1960 tarihinde ise o çağda her İslam âlimi gibi mustazaf bırakılan, Bediüzzeman Said Nursi vefat etti. Uzun yıllar sürgün ve zulüm görmüş bir İslam âlimi olan Said Nursi, o zifiri çağda alimlerin ne kadar çile çektiğini hem yazdı hem anlattı.

Bu yılda da 16 Mart tarihinde Yeni Zelanda’da yaşanan cuma namazındaki cami katliamı, Dünya Mustazafları tarihinde yerini aldı. 50 mustazaf şehidimiz daha oldu. Birçok ülkeden ekmek parası için gelen Müslüman muhacirler, birlikte saf tuttukları esnada şehit edildiler. Mustazafça, mazlumca öldürüldüler. Öldüren katil, otomatik silahıyla bir Haçlı teröristiydi. Viyana Kuşatmasını, Ayasofya’nın minarelerini ve tarihte Haçlılara vurulan tüm darbeleri İslam ümmetinin Mustazaf halklarına tekrar hatırlatarak katliamını yaptı. İlginç gerçekten de. Bu olay şu hadisi hatırlattı:’Peygamberimiz bir gün ashabıyla otururken ‘ Ah kardeşlerim ah!’ diyerek içini çekti. Ve şöyle dedi: ‘-Ahirzamanda ümmetime kâfirler aç kurtların sürülere saldırdığı gibi saldıracaklar. Ashab üzülerek sordu: ‘-Ya resulallah! Acaba o zamanda ümmetin az mı olacak? Allah resulü :’-Hayır, bilakis onların sayıları çok olacak.’ Ashap:’-Peki, ya resulallah, kâfirler ümmetine aç kurtlar gibi saldırıp telef edecek dediniz, sayıları fazla ise buna kâfir milletler nasıl cesaret edebilirler ki? Allah resulü dedi ki:’- Onların kalplerinde vehn olacak. Bu kelimeyi ilk kez duyan ashap sordu:’ -Vehn de nedir ya rasulallah? Peygamberimiz:’ –Vehn, ölümden korkup dünyaya tamah etmektir. Bunun neticesinde o gün selin getirip yığdığı çer çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan kimseler durumuna düşeceksiniz. Allah düşmanlarınızın kalplerinden size karşı korkuyu çıkaracak ve sizin kalbinize zaafı atacak. Dünyayı sevip ölümden korkacaksınız.’ Diyerek işte Muhbir-i Sadık Muhammed aleyhisselam, sanki bugünleri ve yaşadıklarımızı haber vermiş, değil mi?

İşte bu hadis Yeni Zellanda’daki cami katliamı görüntüleri ile daha iyi anlaşılıyor değil mi? Avrupa’daki Müslümanlar kendilerini her gün tehdit eden bu haçlı teröristlerine karşı hiç olmazsa camiye özel güvenlik kiralasalar olmaz mıydı? Niçin Müslümanların Güvenlik şirketleri yok? Gerek ülkemiz için gerekse Avrupa için Müslümanlar imanlı, Salih adamları güvenlik sertifikası vererek insanlığın güvenliğini sağlamak için yetiştirmelidir. Bugün Irak, Afganistan gibi ülkelerimizi işgal eden güçlerin başını, kâfirlerin kurduğu özel güvenlik şirketlerinde yetiştirilen katiller çekiyor. Vehni kalplerden atmanın yollarını aramalıyız artık.

Haçlı teröristler biliyor ki Müslüman göçmenler, bulundukları şehirlerde İslam’ı yayıyorlar. Batı dünyasında çığ gibi büyüyen bir İslam var. Viyana’yı kuşatan Müslümanlar kılıçla alamadılar ama bu göçmen Müslümanlar, Viyana’nın göbeğine kadar İslam’ı getirdiler. Hollanda’da adam, İslam aleyhine rapor yazmak için çalışırken Müslüman oluyor. Bakın Allah’ın şu işine!

Avrupa’daki Müslümanlar, Haçlı terörüne karşı basın yayını daha iyi kullanmalılar. Müslüman halklar, Avrupa’da yaşayan Müslüman nüfusun tüm haklarını küresel çapta gündeme getirmelidir. Son yaşanan olayda Müslümanlar kitlesel mitinglerle bu katliamı kınamaları gerekirdi.

Mustazaf kavramını halkına çok güzel izah eden rahmetli İmam Humeyni’yi de anmadan yazımıza son vermek istemeyiz. Allah’ın mustazafları yeryüzüne varis kılmak istediğini halkına anlatıp ülkesinin firavununu deviren bu Pir-i Aşk’ı gerçekten de tanımak gerek. Çünkü Emperyalizmin ve Siyonizmin en büyük düşmanıydı. Ve emperyalizm ve siyonizm ile mustazaf halkların nasıl mücadele edeceğini hem pratik hayatında hem de eserlerinde ifade etmiş. Çağının Müstekbirlerine diz çöktürmüş, kendini ispatlamış bir önderin şu tespiti her şeyi özetliyor: ‘Dünyanın müstekbir güçleri ortadan kalkmadıkça insanlar saadet, güvenlik ve huzur içinde yaşayamayacaktır.’ (İmam Humeyni)

Mustazafların ölümden korkmadan müstekbirleri zelil ederek, yeryüzünü imar ve inşa ettikleri bir dünyada yaşayabilme duası ile…