Korona ve yeni dünya düzeni / Çetin Tufan

Öyle bir şeyle karşı karşıyayız ki görünmez kuvvetleri ve askerleri var. Yakaladığını yıkıyor, süründürüyor, hatta öldürüyor. İnançlı inançsız, zengin fakir, beyaz siyah, Asyalı, Avrupalı, Amerikalı ayrımı yapmıyor. Hepimizi fabrika ayarlarına dönmeye zorluyor. Gelecek hiç şüphesiz bu gün ki gibi olmayacak. Yeni bir dünya düzeni kapımızda...

Korona ve yeni dünya düzeni / Çetin Tufan

Şafi ismiyle şifa gönderen ve insana bilmediğini öğreten, Alemlerin Rabbi olan Allah (cc)ye hamd ve sena ile…

Küresel çapta, büyük bir kriz yaşadığımız bu günlerde, bu çapta değişimi 12 Eylül ve 28 Şubatlar da dahi görmemiştik. Farklı ideoloji ve düşünce sistemlerine sahip insanların, olmazsa olmaz olarak kabul ettikleri, adına ''Kırmızı çizgimizdir'' dedikleri şeylerden bu kadar kolay vazgeçtikleri görülmemiştir.

Mesela toplumumuzda “izimciler” yada kendilerini sol cenahta görenlere; “özgürlüklerinizi elinizden alıp, sizleri evlere kapatacağız; bar, pavyon ve bütün eğlence mekanlarını kapatıp, alkol ve sigaraya fahiş vergiler getireceğiz; artık kadınlar ve erkekler birbiriyle tokalaşmayacak ve sarmaş dolaş olmayacaklar; herkes konutunda, ailesiyle vakit geçirecek v.s” deselerdi.

Herhalde, ülkede tencere, tava şakırtıları havada uçuşur; “Vatan/Kemalizim elden gidiyor”, naraları altında, alkış tufanlarıyla, ordular göreve sloganları atılırdı. Bu da yetmez “devrimci halk güçleri” harekete geçer, bu faşist ve yobazlara hadlerini bildirmeyi görev telaki ederdi.

Ya sağ cenahta olanlara da; “artık camilere kilit vuracağız, cumaları ve cemaat namazlarını yasaklayacağız; daha da ileri gidip, Kabe-i Şerifi, Ravza-yı Mutahharı ve Kudüs-u Şerif’i de ibadet ve ziyaretlere kapatacağız; sokakta bir tane yaşlı görürsek, tekme tokat evine göndereceğiz; İnancınızı ve ibadetlerinizi evinizde yapacak, sosyal hayattan soyutlanacaksınız...vs” deselerdi.

Ne nümayişler koparırdık. Tekbir ve salavatlarla zikre tutulmuş gibi, zalimlere cehennemin kapılarını açardık.

Bir devlet vatandaşlarına; “sizleri evlerinize tıkacağım; sizlere el, yüz, beden temizliğini, hijyen kurallarını 7/24 öğreteceğim” dese; okulları kapatıp, eğitimi sanallaştırsa, milyonlarca öğretmeni işsiz bıraksa; dükkanların, otellerin, AVM' lerin kapılarına kilit vursa; birkaç haftada milyonlarca kişi işsiz, iş sahipleri ticaretsiz bırakılsa, alacaklılar alacaklarının, borçlular borçlarının derdine düşse; bankalar faizleri indirmesine rağmen, buna rağbet eden olmasa; devletin sağlık ve ekonomi sistemi çökme durumuna gelse...

Acaba, bu devletin idarecileri devrilmez, zenginlerinin mallarına çökülmez miydi? Toplumda anarşizmin ve vandalıkların zirveye çıkmasını tetiklemez miydi?

Bundan üç ay, hatta bir ay evvel bu senaryoyu önünüze koysam. Hepiniz dehşet bir komplo senaryosu der, aklımla dalga geçerdiniz.

Ama bu gün yukarıda saydıklarımın hepsini yaşıyoruz. Ekonomi durdu, özgürlükler askıya alındı, ibadetler kısıtlandı. Sınırlar kapatılıp, seyahatler askıya alınmasına rağmen kimsenin bir itirazı yok. Tam aksine isteyerek “kırmızı çizgilerimizi” çiğnetmekteyiz. Bunu yapanları, genelde yöneticilerimizi, özelde de sağlık çalışanlarını takdir edip, minnettarlığımızı sunmaktayız.

Neden mi? Çünkü kafamıza dank etti ki, asıl kerem sahibi Allah(cc)' nın halifesi olan insandır. Onu korumak bütün erdemlerin ötesindedir. Bir insanın kalbini haksız yere kırmanın, Kabe’yi yıkmaktan beter olduğunu söyleyen Resulullah (sav) ne de güzel söylemiş; “İnsan olmadıktan sonra dünya, içindekiler, değer ve inançlar neye yarar.”

Neden mi? İnsanlar inandık demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar. Muhakkak insan yaptığının, bozduğunun bedelini, şahsi veya toplumsal olarak ödeyecektir. Ta ki bu onda toplumsal bir hafıza haline gelene kadar. Hz. Adem (as)'ın tövbesinin kabulü onu dünyada yaşamaktan kurtarıp, cennette yaşamaya döndürmedi. Tövbesinin doğruluğu ve sadakati eli sınanma aşamasına girdi. Bundan dolayıdır ki, Ademoğlunda, Şeytan ve yarenlerine karşı toplumsal hafızanın oluşması sağlanıp, kıyamete kadar bu sınanmaktadır.

Neden mi? Çünkü öyle bir şeyle karşı karşıyayız ki görünmez kuvvetleri ve askerleri var. Yakaladığını yıkıyor, süründürüyor, hatta öldürüyor. İnançlı inançsız, zengin fakir, beyaz siyah, Asyalı, Avrupalı, Amerikalı ayrımı yapmıyor. Hepimizi fabrika ayarlarına dönmeye zorluyor.

Gelecek hiç şüphesiz bu gün ki gibi olmayacak. Yeni bir dünya düzeni kapımızda... Bu düzen hepimizi silindir gibi altına alıp, üstümüzden geçecek gibi görünüyor.

Fertler, yalancı peygamber rüyalarına, soğan, sarımsak veya sumaka bel bağlamaktansa, işleri Kur’an-ı Kerimin ve Hadisi Şerif’lerin emrettiği şekliyle, ehli ilme sorarak halletmeyi öğrenmelidirler. Gelen bu musibete karşı, Rabbine tam bir teslimiyetle, tedbirini elden bırakmadan hazırlık yapmalıdırlar. Musibeti rahmete çevirme yol ve yordamlarını araştırmalıdırlar.
    
Bu musibet karşısında oluşan, toplumsal birliktelik rüzgarından da istifade edilerek, İslam Ülkelerinin idarecileri, kendi ülkelerinin birliğini tez elden sağlamalı, kısır ideolojik, başkalarının dayattığı suni ayrıştırıcı düşmanlıklara son vermelidirler. Bu cümleden devlete karşı oluşan siyasi suçlara af çıkartılıp, samimiyet ve ihlasla toplumun bütün katmanlarıyla devlet barıştırılmalıdır. Askeri operasyonlar ve kardeş kavgaları durdurulmalı, büyük devletlerin askerlerini çekmelerinden ibretler çıkarılmalıdır.

İslam ülkelerinin ekonomik alt yapıları kuvvetlendirmeli;, petrol ağırlıklı ekonomiden vaz geçilip, üretim ekonomisine geçilmeli veya değerli madenler bazında rezervler arttırmalıdır. Kendilerine yetecek miktarda gıda, su ve temel ihtiyaçları karşılamaya yönelmelik politikalar geliştirmeliler.

Özellikle teknolojik bağımsızlıklarını kimselere peşkeş çekmemeli, bu konularda milli projelere ağırlık vermelidirler.

Sözüm ona, '' Dünya kuruluşu'' adı altında kendilerine sunulan teklif ve dayatmalara, ihtiyatlı yaklaşıp mümkün mertebe red etmeli, kendi aralarında oluşturacakları veya oluşturdukları kurumlara öncelik ve işlerlik kazandırmalıdırlar. İslam’ın temel unsurlarından olan Zekat müessesesini aktifleştirip, ülkeleri aşacak şekilde fakirlikle mücadele etmelidirler.

Bu dediklerim olur mu? Her şeye kadir olan Rabbim'den dileğimdir. Bir musibet bin nasihatten evladır…

Selam ve dua ile.....

Çetin Tufan / Habernas