Tarihin Kara Lekesi Balfour Deklarasyonu 104 yaşında

2 Kasım 1917 tarihinde İngiltere'nin dışişleri bakanı Balfour'un yayımladığı sinsi bildiriyle İşgalci İsrail'in kuruluşuna giden sürecin üzerinden tam 104 yıl geçti.

Tarihin Kara Lekesi Balfour Deklarasyonu 104 yaşında

Bu bildiri, tarihi büyük bir zulme zemin hazırlayıp binlerce Müslüman'ın Filistin topraklarında hayatlarını kaybetmesine ve bu toprakların Siyonistler tarafından işgal edilmesine yol açtı. 

Balfour Deklarasyonu 2 Kasım 2017 tarihinde İngiltere dönem dışişleri bakanı Arthur James Balfour tarafından Siyonist siyasetçi İngiliz Avam Kamarası meclisi üyesi Walter Rothschild'e yazılan mektup çerçevesinde yazıldı. 

Balfour bildirisinde Londra'nın İsraillilerin sözde ulusal evinin Filistin topraklarında inşasına destek verilmesindeki olumlu yaklaşımı açıklandı.   Balfour deklarasyonu gerçekte Arthur James Balfour'un yazdığı bu mektubunun başlığıdır. Bu mektupta dönem İngiltere dışişleri bakanı ülkesinin Yahudiler için Filistin topraklarında bir vatan inşa etmek için ellerinden geleni yapacakları sözü verilmektedir. Halbuki o dönemde Filistin hala Osmanlı imparatorluğunun bir parçası sayılırdı. 

Bu çerçevede Theodor Hertzel  İsviçre'de düzenlenen 29 Ağustos 1897 Dünya Siyonistleri Kongresinde  şöyle bir açıklamada bulunmuş ve dikkatleri üzerine çekmişti: "Biz, bir gün Yahudi milletinin mesken tutacağı bir evin temellerini atmaktayız. "

Bu olayın 20 yıl ardından ise İngiltere'nin İsrail adlı gayrı meşru bir yapının Filistin'in kalbinde oluşturulmasındaki sinsi planı ortaya çıktı. Bu şom planlar çerçevesinde yayımlanan Balfour bildirisi ise Siyonist Rejim İsrail'in kurulmasındaki ilk adımlardan sayılırdı. İngiltere gerçekte sömürgeci girişimleri ile Siyonist Rejim İsrail'in temellerinin atılmasına zemin hazırladı. İngiltere'nin yanı sıra, Fransa ve diğer Batılı ülkeler de bu komploda rolleri oldu. 

Mescid-i Aksa hatibi Akrama Sabri Filistin'in Siyonist Rejim tarafından işgal edilmesi ve bu girişimin arka perdesi ile ilgili şöyle diyor: "Bu hususta Balfour deklarasyonuna değinmek şart. İngiltere tarafından yayımlanan ve gerçekte Filistin halkı aleyhindeki bu komplo ve hileyi hiç bir zaman unutmamak gerekir. "

Evet bu bildirinin yayımlanması Yahudileri Filistin topraklarına getirterek İngiltere ve Siyonistlerin koordinasyonu neticesinde uluslararası bir anlaşma haline getirildi. İşte o zamandan beri Filistin milleti ve halkı bu bildirinin olumsuz yanlarından hep etkilenmiştir. Buna ilaveten çekilen acılar sadece Filistin halkını değil tüm Arap ve İslam ülkeleri ve alemini de büyük sorunlarla karşı karşıya bırakmış oldu.  

Siyonist Rejim İsrail 1948 yılında kurulmasının ardından her daim iki hedef peşinden koşmuştur: 

İlk hedef işgalci olmasına rağmen meşruiyet kazanması. Tabii bu hedef gerçekleştirilememiştir. Çünkü Filistin direnişi Siyonist İsrail'in meşruiyetini her zaman engellemiştir. 

İkinci hedef Müslümanların ilk kıblesi sayılan Beytül Mukaddes'in ele geçirilmesi ve Kudüs ve Filistin topraklarının İslami hüviyetinin yok edilmesi. 

İşte bu doğrultuda İngiltere'nin sömürgeci siyasetleri özellikle de Balfour bildirisi İslam aleminin kalbinde onyıllarca süren bir çatışma ve güvensizlik ortamına neden olmuştur. 

İngiltere'nin eski dışişleri bakanı Jack Straw yaptığı mülakatta şöyle bir itirafta bulunmuştur: "Günümüz dünyasının yaşadığı sorunların çoğu, Araplar ve Siyonistlerin savaşı ve hatta Keşmir anlaşmazlıkları gibi sorunlar Britanya'nın geçmişteki kolonyalist siyasetlerinden kaynaklanmaktadır. "

Genel olarak Filistinlilerin durumu ve özel olarak da Filistinli mültecilerin durumu Siyonistlerin Balfour deklarasyonuna dayanarak kurdukları cinayet ve katliam yapısının sonucudur. 

İngiltere Balfour bildirisi ile Filistin topraklarının işgali için zemin hazırladı.

El Arabi El Cedid haber sitesi Filistinli yazar Semir El Zeben kaleminden şöyle bir yazı yayımlamıştır: "Balfour bildirisinden yüzyıl geçmesine rağmen bu bildiri hala sömürgeci Britanya'nın cinayetlerinden sayılır. Tabii Britanya tarih boyunca sömürdüğü milletlere karşı türlü türlü cinayetlerde bulunmuştur. "

The Guardian gazetesinin "Balfour" pişmanlığı

İngiliz gazetesi "The Guardian"nın kuruluşunun 200. yıl dönümünde 7 Mayıs'ta yayımlanan başyazısında, Balfour Deklarasyonu'nu desteklemenin gazetenin "en büyük hatalarından" biri olduğu belirtildi. Başyazıda ayrıca çağdaş İsrail'in "bekledikleri veya istedikleri ülke olmadığı" kaydedildi.

Gazete, bu vaadi desteklemelerinin ve kutlamalarının "bu deklarasyonun uygulanmasına yardımcı olduğunu" aktararak, dönemin genel yayın yönetmeninin "Filistinlileri haklarından mahrum eden Siyonizmi savunduğuna" dikkati çekti.

"Balfour Deklarasyonu'nun tercümesi; Siyonist çetelere yardımdır"

Filistin İnsan Hakları Merkezi Hukuk Araştırmacısı Muhammed Ebu Haşim yaptığı açıklamada, İngiltere ve İsrail'in işgal altındaki topraklarda Filistinlilere karşı işlenen tüm katliamlardan doğrudan sorumlu olduğunu söyledi.

"Balfour Deklarasyonu'nun tercümesi; Filistinlilere karşı onlarca katliam işleyen Siyonist çetelere yardım ve silah temin edilmesidir." diyen Ebu Haşim, işgalin varlığının devam eden bir suç olduğunu ve İsrail saldırganlığının uluslararası hukuk tarafından suç sayıldığını vurguladı.

Ebu Haşim, "Deklarasyon, devletler arasındaki ilişkileri düzenleyen uluslararası hukukun tüm ilkelerine, özellikle de diğer devletlerin topraklarına saldırılamayacağı ve ilhak edilemeyeceği ilkesine aykırıdır." ifadelerini kullandı.

Deklarasyonun (1945) Birleşmiş Milletler anlaşmasından önce yayımlandığına işaret eden Ebu Haşim, "Eğer deklarasyon bu günlerde ilan edilseydi , uluslararası hukuka göre, uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden bir eylem olarak sınıflandırılırdı." diye konuştu.

Ebu Haşim, uluslararası topluma da "deklarasyondan dolayı özür dilemesi için İngiltere'ye baskı yapma" çağrısında bulundu.

"Normalleşme, İşgalci İsrail'e meşruiyet kazandırdığı için tehlikeli"

Bazı Arap ülkelerinin İşgalci İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye çalışmasının Filistin'in konumunu zayıflattığına dikkati çeken Filistinli yazar ve siyasi analist Mustafa İbrahim, "İşgalci İsrail ile normalleşme, özellikle İsrail'e meşruiyet kazandırdığı için tehlikeli." dedi.

İbrahim, Filistinlilerin bu krizden çıkabilmesinin ancak mevcut (Fetih ile Hamas arasındaki) bölünmenin sona ermesi ve tehlikelerle birlikte mücadele edilmesiyle mümkün olabileceğini söyledi.

Filistinli yazar son olarak İşgalci İsrail'in uzlaşmaz tutumunun bağımsız bir Filistin devletine yönelik umutların giderek zayıflamasına neden olduğunu aktardı.