Peygamber varisi iki alim Hacı Ömer Efendi ve Ekrem Doğanay-1 / Mücahid Haksever

Hacı Ömer Efendi Gerede’nin son Osmanlı alimi diyebileceğim bir zattı. Yasaklı dönemde islami ilimleri tedris için çok çileler çekmişti. Ormanda gizlice ders verdiği yıllardan söz ederdi. Bediüzzeman Said Nursi hazretleri gibi bir zatın Hacı Ömer Efendi’ye yazdığı mektupları vardı. Merhum başbakan, Necmettin Erbakan Bolu’ya geldiğinde kendisini ziyaret ederdi.

Peygamber varisi iki alim Hacı Ömer Efendi ve Ekrem Doğanay-1 / Mücahid Haksever

28 şubat süreci sonrasında, orada ikamete mecbur bırakıldığım bir şehir de Bolu’ydu. Bugün sizlere mecburi ikamet yıllarımda tanıdığım iki alimden ve onların yaşadığı  iki ilçeden söz etmek istiyorum. Bu iki ilçe, Yeniçağ, Gerede, bu iki alim ise; Hacı Ömer Cevahircioğlu ve Ekrem Doğanay hocaefendilerdir.

Hacı Ömer Efendi Gerede’nin son Osmanlı alimi diyebileceğim bir zattı. Adından da anlayacağınız gibi, kimse O’nu hoca diye çağırmıyordu. Kendisi eski ulema gibi, dünyalık işlerinin yannda islami ilimler dersi veriyordu. Yasaklı dönemde islami ilimleri tedris için çok çileler çekmişti. Ormanda gizlice ders verdiği yıllardan söz ederdi. Kendisini ziyaret ettiğimde 85 yaşlarındaydı. Gördüğümde çok zinde ve de hafızasından bir şey kaybetmemişti. Evinin tamamına yakını kitaplardan oluşuyordu. Çoğunluğu, eski el yazması kitaplardı. Hacı Ömer Efendi, hala eski Osmanlı da olduğu gibi, Osmanlıca alfabe kullanıyordu. Yeni kanunlar onun evine girmediği gibi, yeni harflerde girememişti. Ondan dolayı Osmanlı alfabesi için “Eskimez Yazı” tabirini kullanıyordu. Hacı Ömer Efendi, bir konuşmaya başladı mı sanki ağzından bal akıyordu. Mübareğin vakıf olmadığı bir ilim yoktu. Dini, dünyevi… Kocaman kütüphanede, konuştuklarının geçtiği kitapları bir çırpıda getirip konuştuklarının geçtiği yeri göstermesine hayran kaldım. O yaşta o zeka ve o hafıza. Tek kelimeyle Müthiş… İsminin önünde hacı unvanı vardı. Ama profesörler O’na tezlerini inceletmek için sıraya giriyordu. Ziyaretçi trafiği yoğun olduğu için, onunla görüşebilmek için uzun bir zaman beklemek zorunda kalınıyordu.

Batman’dan ayrıldığımda beni en çok üzen şeylerden bir tanesi de Seydalarımızdan alimlerimizden ayrı kalmaktı. Gideceğim yerde böyle alimlerin olabileceğini tahmin etmedim. Bu alimleri tanıdıktan sonra yanıldığımı anladım. Onları ve talebelerini tanımak bana huzur verdi. Gurbetliğimde ve yalnızlığımda bana teselli oldular. Piyasada din tüccarlığı yapan alim kisveli cahillerin yerine bu alimlerin insanlar tarafında yeteri kadar tanınmamasına da hayıflandım doğrusu. Hani derler ya, altının değerini sarraf bilir diye. O cevheri bilenler biliyordu. Örneğin, Bediüzzeman Said Nursi hazretleri gibi bir zatın Hacı Ömer Efendi’ye yazdığı mektupları vardı. Merhum başbakan, Necmettin Erbakan Bolu’ya geldiğinde kendisini ziyaret ederdi.

Hacı Ömer Efendi’yi ziyarete ilçe müftümüz ve onun has talebeleriyle giderdik. Müftümüzün Hacı Ömer Efendi’nin elini üç defa aşkla öpmesini hayranlıkla izlerdim. Bıraksa sabaha kadar öpecekti.

İnşallah bir dahaki yazımızda kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek, Allah’a emanet olun. Dualarınızı bekliyorum.

Mücahid Haksever / Habernas