Muhacir duygular! / Zülküf Er

Gurbet, sürgün ya da Hicret... Adına ne derseniz deyin yaban elde olmak zordur. Doğduğunuz topraklar ve o toprakları simasında taşıyan canlar hep gözlerinizde tüter, adları her geçtiğinde gözleriniz yaşarmaya başlar.

Muhacir duygular! / Zülküf Er

Gurbet, sürgün ya da Hicret... Adına ne derseniz deyin yaban elde olmak zordur. Yaban elde olmanın mekânsal bir farkı da yoktur doğrusu. İster Dünya’nın en müreffeh ülkesinde yaşayın isterseniz de unutulmuş bir mekânda yaşama savaşı verin. Nerede olursanız olun, doğduğunuz topraklar ve o toprakları simasında taşıyan canlar hep gözlerinizde tüter, adları her geçtiğinde gözleriniz yaşarmaya başlar. Bu, acziyet değil asla. Aksine Medine’ye hicret eden Müslümanların sabah akşam Mekke yollarını gözlerken akıttıkları yaşların ve iç çekişlerinin bize kalan mirasıdır.

Zaman olur ki; Gurbetin acısı katmer katmer işler muhacirin yüreğine. Sevinçler ve mutluluklar hep bir yoksunluğun gölgesindedir. Acılar ise uzaktan yaşanmanın etkisiyle kat be kat hissetirir kendini yalnız yüreklerin gözyaşlarında.

Son nefeslerinde  anne-babanın yanında olamamak, en ihtiyaç duydukları anlarda bile uzattıkları eli tutamamak... Sevinçlere, doğumlara, düğünlere en mutlu anlara bile uzaktan uzağa, gurbetin tahakkümü ile eksik eksik sevinebilmek. İnanın ki bunu ancak yaşayan anlar...

Siz memleketten gelen her telofunun açıncaya kadar Muhacirin ömründen ömür götürdüğünü bilir misiniz. Telefonun çalınmasıyla açılması arasında geçen o 5-10 saniyede bütün sevdikleri geçer bir bir gözlerinin önünden. Ya birine bir şey olduysa kaygısı ömür törpüsüdür Muhacerat yurtlarında...

Şu salgın günleri de tam öyle günler aslında. Korona salgının yoğun olduğu bu günlerde Muhacirin kaygısı da gurbet yılları gibi uçsuz bucaksız bir duygunun yoğunluğuyla kuşatılır.

Muhacirin gözyaşı olduğu gerçeği, bu günlerde tam anlamıyla tezahhür ediyor. Her boyutuyla acı bir dönem ile yüzleşmek zorundadır Muhacir. Zaten kendisine kapalı olan yollar tamamen kapanmış yalnızlık deryası ürettiği kaygılarla umut gemisinin küreklerini tam ortadan kırıvermiştir.

Kaygı hem kendisi ve yanında olan ailesi için hem de memlekette bıraktığı sevdikleri için bir tür istila girişimi başlatmıştır adeta.

Erişememenin acısını sabır ile bastırmak gibi bir silahı kuşanmak tek çaredir İman etmiş Muhacir için. Belki duygular, acı acı akarken kelâmdan kaleme ağır izler bırakır yanık yüreklerin derununda. Ama İsyan diye bir sayfa bulunmaz Muhacirin ciltler dolusu sergüzeştinde.

Kelâmı Kalemin, kalemi ise duyguların dili olup akar zaman zaman asude bir ezgi tadında...

Şu gurbet ellerinde bir garip muhacir var
Gözlerinde tütüyor terk ettiği diyarlar
O çamurlu sokaklar, hak uğruna kavgalar
Hamza gibi ihvanlar şimdi birer anılar

Gün olur dile gelir, dile gelir de yürek yakar hasreti ve yaşadıkları Muhacirin...

Bayram gelir bilmezsin, baban ölür görmezsin
Bir çift ana gözüne yıllar oldu hasretsin
Necaşisiz ellerde bir garip muhacirsin
Bacını kardeşini ta yürekten özlersin

Meşhur Alp Dağları’nın eteklerinde oturup oranın havasını solumak asla unutturmaz Muhacire, Ergani’nin Makam Dağı’nı. Ya da adına modernite denilen dayatılmış hayatı yaşamak babasın tek gözlü toprak damını aramasına engel değildir Muhacirin.

Şu gurbet akşamları kalbe batan kılıçtır
Medine’de olsan da Mekke hüznün adıdır
Babanın toprak damı bin şatodan evladır
Kim bilir belki vuslat ilahi bir rüyadır.

Gün olur işte aynen bu günkü gibi karmaşık duygular, müşevveş kelâmlar akar yürekten kağıda… Duygulara gem vurulmaz. Ben onu çoktan öğrendim… Siz de mazur görün beni…

Selam ve Dua ile…

Zülküf Er / Habernas