Geç kalınmış bir teşekkür / Mücahid Haksever

Bugün bu yazıyla doksanlı yıllarda bacılarımızın yaptığı fedakarlığı bilmeyenlerin bilmesi, bilenlerin ise o günleri hatırlayıp ne çilelerle bugünlere gelindiğini hatırlamaları ve bu gizli kahramanlara dua etmeleri için yazdım.

Geç kalınmış bir teşekkür / Mücahid Haksever

Bugün çoraplarımı giyerken 90’lı yıllarda Van’da misafirlikte başımdan geçen bir olay geldi aklıma. Birkaç arkadaşla Van’da bir kardeşimizin misafiriydik. Sabahleyin kalktığımda çoraplarımın olmadığını farkettim. Ben sadece kendi çoraplarımın olmadığını zannederken diğer kardeşler de çoraplarının olmadığını farketti. Bizler bu şekilde birbirimize bakarken, az sonra ev sahibi kardeşimiz, hepimizin çorapları elinde içeri girdi. Meğerse ev sahibi muhtereme yengemiz akşam hepimizin çoraplarını yıkamış dışarı asmış kurutmuş. Olayın olduğu tarih evlerde çamaşır makinalarının hiç denecek kadar az olduğu tarihtir. Çünkü o dönem çamaşır makinaları sadece belli gelir düzeyine sahip insanların evlerinde bulunurdu.

Bu olayı anlatmamın birinci sebebi başta Vanlı kardeşlerimiz olmak üzere, kardeşlerimizin misafirperverliğini dile getirmek. İkincisi ise bu dönemlerde yapılan hizmetlerin perde arkasındaki gizli kahramanlar olan muhtereme ablalarımız, bacılarımız analarımızı da yad etmek, onlara geç de olsa bir teşekkür etmek. Sohbet ortamlarında onları hep yad ettiğim onlara hayır duada bulunduğuma Allah şahittir. Ama bugün bunu bu yazıyla onlara ve herekse duyurmak istedim.

Bu bacılarımızın bu fedakarlıklarını Hz. Resulullah (sav)’e her şeyiyle destek veren Hz. Hatice annemizin fedakarlığına benzetiyorum.  Hz. Hatice annemizin malıyla canıyla O’na verdiği desteğe benzetiyorum. Nitekim Hz. Hatice annemizin vefat ettiği yıla hüzün yılı denir. Çünkü O, hayatında O’na en çok destek veren yardımcılarından en önemlilerinden birini kaybetmişti. İlk günden beri O’na her türlü desteği vermişti. Hatta Hira Mağarasından dönerken, yolda birçok akrabası varken, başına gelen olayı kimseye anlatmadan doğruca Haticesine koşmuştu. O’nunla teselli bulmuştu.

Bu bacılarımızda İslami hizmette bulunan eşlerine en büyük desteği onlar veriyordu. Haftanın yedi günü erkek kardeşlerimiz evlerinde ders halkaları yapıyordu, doğrudur. Aylarca evlerinde misafir besliyorlardı, doğrudur. Bunlar göz önünde olan olaylardı. Allah o kardeşlerimizden ebeden razı olsun. Ama genelde 6-7 çocukları olmalarına rağmen haftanın yedi günü derse gelen kardeşleri, aylarca kalan misafirleri kim ağırlıyordu? Onların yemeklerini kim yapıyor, elbiselerini kim yıkıyordu? Onca insanın o ağır yükünü işte bu kahraman, vefakar, cefakar bacılarımız kaldırıyordu. İnanın bir kadına para versen o kadar zahmete katlanmazdı. Bu bacılarımız sırf Allah rızası için, bir gün, iki gün değil; bir ay, iki ay değil, yıllarca bu çileyi Allah rızası için çekiyorlardı.

Bugün bu yazıyla o bacılarımızın yaptığı fedakarlığı bilmeyenlerin bilmesi, bilenlerin ise o günleri hatırlayıp ne çilelerle bugünlere gelindiğini hatırlamaları ve bu gizli kahramanlara dua etmeleri için yazdım.  Rabbim o bacılarımızdan Ahirete göçenlerine rahmet etsin. Mekanları cennet olsun. Kabirleri pür nur olsun. Rabbim hayatta olanlarına ise uzun ve sıhhatli bir ömür nasib etsin. Onları ve ailelerini hastalıklardan belalardan muhafaza etsin. İki cihanda aziz etsin. Onları Hz. Hatice annemize komşu yapsın. Onların hakkını ödeyemeyiz. Bu yazıyı onlara ithaf ediyorum. Kabul buyurmalarını istirham ediyorum. Biraz geç oldu ama haklarını helal etsinler. Aklıma geldikçe onlara dua ediyorum. Aradan geçen 30 yıla yakın bir zaman sonra da olsa onların eşlerini arıyorum hâl hatırlarını soruyorum. Ve bu fedakârlıklarını çocuklarıma da anlatıyorum.

Satırlarıma son verirken bu bacılarımı, ablalarımı, annelerimi, saygı ve minnetle selamlıyor, hayır dualarını bekliyorum. Allah’a emanet olun.

Mücahid Haksever / Habernas