Dava adamlığında bir Said iki Selahaddin örneği-1/Mücahid Haksever

Müspet ya da menfi, yeryüzünde yaşayan her insanın bir gayesi ve hedefi vardır. Her insan gaye adamı olabilir ama herkes dava adamı olamaz.

Dava adamlığında bir Said iki Selahaddin örneği-1/Mücahid Haksever

Üstad Bediüzzaman Said Nursi hazretleri, Van’da kaldığı senelerde, Van Kalesi’nin dik ve sarp bir yerinde bulunan bir mağarada zaman zaman inzivaya çekilirdi. Burada İslam Alemi’nin içinde bulunduğu halin verdiği dert ve ıstırapla düşüncelere dalardı. Günlerden bir gün, her zaman adeti olduğu üzere Van kalesinin yolunu tutar. Üstadın kendi tabiriyle; “Van kal'ası(kalesi) ki, iki minare yüksekliğinde sırf dağ gibi bir taştan ibarettir” dediği bu kalenin girişi çok dar ve tehlikelidir. Üstad’ın ayağı mağaraya girdiği esnada kayar. Ne ayağını koyacak bir yer, ne de eliyle tutunabileceği bir yer bulamaz. Bir süre boşlukta kalıverir. Yine kendisi bu olayı şöyle anlatır: “Ayağımdan kunduralar kaydı, iki ayağım birden kaydı. Tehlike yüzde yüz… Başkaca nokta-i istinat kalmadığı halde, büyük bir istinada basmış gibi üç metrelik bir kavisle o mağaranın kapısına atılmışım. Hem ben, hem beraberimdeki orada hazır arkadaşlarım, ecel gelmediği için sırf bir hıfz-ı ilâhî, hârika bir imdad-ı gaybî telakki ettik".(1) Bu olayı anlatmamın sebebi, üstadın bu düşüş olayını anlatmak değildir. Bu olayı anlatmamın sebebi, düşme anında Üstad’ın sarf ettiği sözleridir. Olayın görgü tanıklarından üstadın kardeşi Abdülmecid efendinin bildirdiğine göre Üstad, ayağı kaydığı anda "Âh dâvâm!- eyvâh maksadım gitti" (2) diye feryat etmiştir.

Bu olayda Üstad Bediüzzaman’ın sergilediği bu tavır, Allah’ın davasını kendine şiar edinmiş, insanlığın kurtarılmasını mefkûre edinmiş ve bunu da hayatının gayesi edinmiş, bu uğurda maddî-manevî her türlü fedakârlığı göze alan bir dava adamının tavrıdır. Bu dava adamının bu sözünün ilham kaynağı, bu davanın Peygamberinin şu sözüdür:
 وَاللَّهِ لَوْ وَضَعُوا الشَّمْسَ فِي يَمِينِي، وَالْقَمَرَ فِي يَسَارِي عَلَى أَنْ أَتْرُكَ هَذَا الْأَمْرَ حَتَّى يُظْهِرَهُ اللَّهُ، أَوْ أَهْلِكَ فِيهِ مَا تَرَكْتُهُ

“Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler, ben yine bu dinden, bu tebliğden vazgeçmem. Ya Allah, bu dini hâkim kılar yahut ben bu uğurda canımı veririm.” (3)

Üstad Bediüzzaman’ı ve O’nun gibi zatları değerli kılan en önemli özelliklerinin başında bu gelir. En zor şartlarda dahi kendi davalarını düşünmeleridir. Acaba bu olayda, Üstad’ın yerinde biz olsaydık nasıl bir tavır sergilerdik. Bir İslam alimi, üstadın bu halini bizim bu sorumuza da cevap olacak şu sözlerle açıklar: “Biz olsaydık o zaman normal olarak son anda imanlı gitmek için refleks bir hareketle hemen şehadet kelimesini getirmeye başlardık. Ama o, “Ah davam!” demiş. Çok daha derin bir söz. Çünkü şehadet kelimesini bile söylesek, kendimizi, kendi ebedi saadetimizi düşünmek var. Hâlbuki iman ve Kur’an hizmetini düşünmek çok daha büyük bir şey” demiştir. O’nun davası, hayatının gaye ve maksadıdır.”

Bir zaman  yazarlardan  biri dava adamlığıyla ilgili, okuyucuyu okuduğunda dünyadan soğutan, davası için canı dahil, her türlü fedakarlığı gösterebilecek cesaret veren bir kitap yazmıştı. Bu yazar, yazdığı bu kitaptan dolayı yanlış hatırlamıyorsam bir hafta hapis cezası aldı. Aldığı bu hapis cezasından dolayı hasta olup yataklara düşmüştü. Kitabın yazarı dava adamlığını onun edebiyatını yapmaktan ibaret sanmıştı. Böyle bir şeyi asla beklemiyordu. Oysa ki dava adamlığı, davanın edebiyatını yapmak değildir. Dava adamı, davası uğrunda kararı kesin olmaktır. Dava adamı, hedefi için azami fedakârlık yapan, bunun için yaşayan, çizgisinden hiç sapmadan ve ekseninden kaymadan savunduğu davayı, bütün dünyaya, her zaman ve zeminde ve platformda, hiç üşenmeden, yılmadan, bu uğurda başına gelebilecek hiçbir tehlikeye, tehdide aldırmadan, ömrü boyunca anlatan kişidir. Dava adamının varlık sebebi, hayatının gâyesi, yaşamasının olmazsa olmaz şartı davasıdır. Ulaşılması gereken en öncelikli hedefi budur. Müspet ya da menfi, yeryüzünde yaşayan her insanın bir gayesi ve hedefi vardır. Her insan gaye adamı olabilir ama herkes dava adamı olamaz.

Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek, dualarınızda bizleri de unutmamanız dileğiyle Allah’a emanet olun.

1-Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 156
2-Badıllı, Mufassal Tarihçe-i Hayat, 1/120
3-Bk. Sîretu İbn Hişam, 1/266; İbnu Seyyid’n-nas,Uyunu’l-eser, 1/132; İbn Kesir, es-Sîretu’n-Nebeviye, 1/474;Beyhakî, Delail’u’n-Nübüvve-şamile- 2/63; Taberî, 2/218-220)

Mücahid Haksever / Habernas