Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kur'an-ı Kerim'i yakma diye bir özgürlük olamaz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsveç'te Kuranı-ı Kerim'e yönelik saldırıların hiç bir insani temelle bağdaşması mümkün olmadığını vurgulayarak, "Bu nefret suçunun polis kontrolünde işlenmesi çok vahim. Kur'an-ı Kerim'i yakma diye bir özgürlük olamaz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kur'an-ı Kerim'i yakma diye bir özgürlük olamaz

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi.

Milletin ve İslam aleminin Kurban Bayramını tebrik eden Erdoğan, sağlık, huzur ve afiyet içerisinde nice bayramlar diledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kestikleri kurbanla Allah'a yakınlaşmayı murat eden, bayram günlerini ülkemizde ve dünyada bir yardımlaşma seferberliğine dönüştüren tüm kardeşlerimin ibadetlerinin kabul olmasını diliyorum. Millet olarak, 2 milyarlık İslam alemiyle birlikte Kurban Bayramına ruhuna ve temsil ettiği değerlere mütenasip bir şekilde hep birlikte idrak ettik. Gariplerin, yetim ve öksüzlerin elinden tuttuk. Büyüklerimizi, dost ve akrabalarımızı ziyaret ederek gönüllerini aldık. İhtiyaç sahiplerinin kapısını çalarak, bayram sevincini onların da yaşamasını sağladık. Kimi zaman bir bayram şekeri ile küçüklerimizin yüzlerinde güller açtırdık" diye konuştu.

"Bölgemizdeki ateşin kıvılcımının Türkiye'ye sıçramasına izin vermedik"

Türkiye'nin öncülüğünde yürütülen barışı inşa çabalarının öneminin günden güne daha iyi anlaşıldığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

Tam anlamıyla bir kilitlenme yaşayan Rusya-Ukrayna savaşı bunun en açık ve maalesef en acı örneğidir. İstanbul süreci bu acımasız savaşı sona erdirecek tarihi bir fırsattı. Taraflara onurlu çıkış imkanı sunan bu fırsat değerlendirilebilseydi bugüne kadar yaşanan yıkım ve gözyaşı olmayacaktı. İstanbul süreciyle başlayan Tahıl Mutabakatı ve esir takaslarıyla devam eden diplomatik gayretler maalesef savaş lobisi tarafından engellendi, yıpratıldı. Bunun bedelini de asker, sivil, on binlerce insan ödedi. Hatta bir dönem Türkiye olarak biz de bu savaş lobisinin hedefi olduk. Ülkemizin izlediği dengeli politikadan rahatsızlık duyanlar hükümetimize yönelik çok yoğun baskı uyguladılar. Baskı aracı olarak, bizler her zaman olduğu gibi, muhalefet partilerini kullananlar karşısında dik durduk.

Türkiye'yi zorda bırakmayı hedefleyen art niyetli teşebbüsle karşı karşıya kaldık. Hükümet olarak bunların hiçbirine kulak asmadık. Bölgemizdeki ateşin kıvılcımının Türkiye'ye sıçramasına izin vermedik. Savaşa, odun taşımak yerine, barışın tesisi için gayret sarf ettik.

"İnsanların kutsallarına yönelik saldırılar, düşünce hürriyeti olarak nitelenemez"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dünyası olarak Kurban Bayramı'na ulaşmanın heyecanını yaşarken İsveç'in başkenti Stockholm'de mukaddes kitap Kur'an-ı Kerim'e yönelik gerçekleştirilen alçakça saldırının herkesi öfkelendirdiğini ifade etti.

"2 milyar Müslümanın hissiyatını hiçe sayan bu sapkınlığın, bırakın fikir özgürlüğünü, en temel insani değerlerle bağdaşması mümkün değildir" diyen Erdoğan, bunların İslam düşmanlığından beslenen nefret suçları olduğunu söyledi.

Bu nefret suçunun polis korumasında işlenebilmesinin ise çok daha vahim olduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde insanların kutsallarına yönelik saldırılar, düşünce hürriyeti olarak nitelenemez. Nasıl kiliseyi, havrayı veya bir başka inancın mabedini ateşe vermek özgürlük değilse Kur'an-ı Kerim mushafı yakma diye bir özgürlük olamaz. Bizim nazarımızda, camilerimizi hedef alan eylemler ile kutsal kitabımıza yapılan rezil saldırılar arasında hiçbir fark yoktur. Bu gerçeği aslında nefret suçlarına imza atanlar kadar buna izin verenler, göz yumanlar da çok iyi biliyor.

Söz konusu kendi güvenlikleri olunca hiçbir hak, hukuk, ilke tanımayanlar sıra Müslümanların kutsallarına gelince birden fikir özgürlüğünü hatırlıyor. Bu zihniyetin elinde 'fikir hürriyeti', İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığının tüm biçimlerini meşrulaştıran bir araç konumundadır. Stockholm'de Kurban Bayramı'nın ilk günü hem de bir cami önünde gerçekleştirilen menfur eyleme münferit bir hadise gözüyle bakamayız. Bu saldırıları batıda habis bir ur misali hızla yayılan İslam ve Müslüman düşmanlığı hastalığının yeni tezahürleri olarak görüyoruz. Batı dünyası özellikle bu hastalıkla mücadele noktasında hiçbir adım atmıyor.

Irkçı terör saldırıları

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dört yıl önce Yeni Zelanda'nın Christchurch şehrinde bir camide ibadet eden 51 Müslümanın şehit edildiği terör eyleminden hala ders alınmadığını söyledi.

Neo Nazi örgütlerin çoğu zaman devlet içindeki uzantılarının da desteğiyle palazlanmaya devam ettiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

Aşırı sağcıların işlediği nefret suçlarının kaydı çoğu zaman hiç tutulmuyor. Failler ya yakalanmıyor ya da ön kapısından girdikleri mahkeme salonlarının arka kapısından ellerini kollarını sallayarak çıkıyor. Günümüzde Müslümanlar için inançlarını özgürce yaşamak, dillerini sokakta özgürce konuşmak, dinlerinin emrettiği şekilde giyinmek, çalışmak, sosyal hayatta var olmak giderek zorlaşmaktadır. Irkçı terör saldırıları sadece Müslümanlara değil Musevilere, Afrikalılara, Asya kökenlilere, Romanlara ve göçmenlere de yönelmektedir. Önceki hafta Mora Yarımadası açıklarında batan ve yüzlerce mülteciye mezar olan gemi faciasında buna bir kez daha şahit olduk. İnsanları kurtarmak adına ciddi hiçbir emek harcanmadığı gibi yüzlerce kişinin ölümü, Titanik Gemisi'ni görmeye giden beş zengin kadar gündem olmadı. Bu mazlumlar da her yıl Akdeniz'in sularında kaybolan binlerce can gibi kısa sürede unutulup gitti. Bunlar asla istisnai hadiseler değildir. Beyaz adamın üstünlüğüne dayanan sömürgeci, kibirli ve gayri insani zihniyetin varlığını halen devam ettirdiğinin işaretidir.

Pek çok batı ülkesinde ayrımcılığın toplumsal bir norm haline geldiğine dikkati çeken Erdoğan, özellikle sömürgeci geçmişiyle bilinen ülkelerde kültürel ırkçılığın, kurumsal ırkçılığa dönüştüğünü söyledi.