Bir teselli, bir mucize, Miraç... / Mücahid Haksever

Dört bir taraftan baskı ve yıldırma muamelesine maruz kalmış Peygamberini hem teselli etmek, hem de azim ve kararlılığını yenilemek için, Resulünü huzuruna davet etti. O’na Kuran’dan sonraki en büyük mucizeyi gösterdi. O'nu kendi katına çıkardı. Yani İsra ve Miraç olayı gerçekleşti.

Bir teselli, bir mucize, Miraç... / Mücahid Haksever

Hicretten bir buçuk yıl öncesinde Peygamber efendimiz(sav), o güne kadar en büyük destekçileri olan amcası Ebu Talip ile vahyin indiği ilk günden itibaren O'na maddi ve manevi destek verip moralmen zinde ve dinç olmasını sağlayan dünya kadınlarının en üstünlerinden olan Hz. Hatice Annemiz’i birkaç ay arayla kaybetmişti. Bu iki insanın vefatı, Efendimiz (as)'ın hayatında zelzele ve deprem etkisi meydana getirmişti. O andan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Müşrikler adete ipini koparan köpekler gibi her taraftan Efendimize saldırıyorlardı. Efendimiz her zamankinden daha çaresiz ve yalnız hissediyordu kendini. Çünkü daha önce müşrikler bunu yapmaya cesaret edemiyorlardı. Efendimiz (as) bu müşriklerin artık iman edeceklerinden ümidini kesince son bir umut, iman edebilirler temennisiyle Taife gider. Taif halkı O'nun davetini kabul etmedikleri gibi, her taraftan etrafını sarıp O'nu taşlamaya başlarlar. Atılan taşlardan dolayı, Efendimiz (as)'ın bedeninin her tarafından kanlar akıyordu. Mübarek başından dökülen kanlar vücudunda süzülüyor ayaklarına doğru akıyordu. Efendimiz bu saldırılara, yaralanmalara başından akan kanlara aldırış etmiyordu. Ama bugüne kadar her sıkıntılı anında O'na yardım eden Rabbi bu defa O'nu neden yalnız bırakmıştı. Acaba Rabbi O'na küsmüş müydü, darılmış mıydı? O saldırılar altında zihni bununla meşguldü. Ve şöyle diyordu." Ya Rabb  eğer bana karşı gazablı değilsen  çektiğim belâ ve sıkıntılara hiç aldırmam "İşte cenabı Allah, Resulüne darılmadığını ayetlerle ona vahyetti: “Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da” cenabı Allah bununla beraber, O'ndan razı olduğunu göstermek, dört bir taraftan baskı ve yıldırma muamelesine maruz kalmış Peygamberini hem teselli etmek, hem de azim ve kararlılığını yenilemek için, Resulünü huzuruna davet etti. O’na Kuran’dan sonraki en büyük mucizeyi gösterdi. O'nu kendi katına çıkardı. Yani İsra ve Miraç olayı gerçekleşti. Gecenin bir vaktinde, Peygamber efendimiz (sav) İsra, yani gece yürüyüşü ile Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya gitmiş, Miraçla da Mescid-i Aksa’dan semaya yükseltildi.

Miraç mucizesini, bazıları tevil etmeye kalkışmış, ruhani bir sefer olduğu iddiasında bulunmuşlardır. Dolayısıyla da bu olayı bir rüya veya mükaşefe derecesine indirgemişlerdir. Bu kardeşlerimize Risalei Nur’dan şu cümlelerle cevap vermek isterim:

“Avucunda küçük taşların zikir ve tesbih etmesi, وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَيْتَ  sırrıyla, aynı avucunda, küçücük taş ve toprak, düşmana top ve gülle hükmünde, onları inhizâma sevk etmesi, وَانْشَقَّ الْقَمَرُ nassı ile, aynı avucunun parmağıyla kameri iki parça etmesi, ve aynı el, çeşme gibi on parmağından suyun akması ve bir orduya içirmesi, ve aynı el, hastalara ve yaralılara şifa olması, elbette o mübarek el, ne kadar harika bir mu'cize-i kudret-i İlâhiye olduğunu gösterir. Güya, ahbap içinde o elin avucu küçük bir Zikirhane-i Sübhânîdir ki, küçücük taşlar dahi içine girse zikir ve tesbih ederler. Ve a'dâya karşı küçücük bir Cephane-i Rabbânîdir ki, içine taş ve toprak girse, gülle ve bomba olur. Ve yaralılar ve hastalara karşı küçücük bir eczahane-i Rahmânîdir ki, hangi derde temas etse, derman olur. Ve celâl ile kalktığı vakit, kameri parçalayıp, Kàb-ı Kavseyn şeklini verir. Ve cemâl ile döndüğü vakit, âb-ı kevser akıtan on musluklu bir çeşme-i rahmet hükmüne girer. Acaba böyle bir zâtın bir tek eli böyle acip mu'cizâta mazhar ve medar olsa, o zâtın, Hâlık-ı Kâinat yanında ne kadar makbul olduğu ve dâvâsında ne kadar sadık bulunduğu ve o el ile biat edenler ne kadar bahtiyar olacakları, bedâhet derecesinde anlaşılmaz mı?  Acaba, bir insanın bir eline bunca mucizeyi nasip eden Allah’ın, çok sevdiği bu Peygamberi (sav) yanına alması “haşa” O’na ağır mı gelecek. Üstelik Kur'an’da bu olaya iki yerde işaret edildiği ve bu konuda sahih hadisler varid olduğu halde… Ayetlerin zahiri ve sahih hadisler, bunun cismani olarak gerçekleştiğine delalet ediyor: “Şimdi siz onun gördüğü üzerinde kendisiyle tartışıyor musunuz? Andolsun ki, O, onu bir başka kez daha inişte gördü. Sidretu’l-Munteha’nın yanında. Barınma (Me’va) cenneti onun yanındadır. O zaman (o gördüğünde) Sidre’yi kaplayan kaplıyordu. Göz kaymadı ve (sınırı) aşmadı da. Andolsun ki o Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.”  Allah (cc), daha önce gönderdiği peygamberleri yardımsız bırakmadığı gibi Hz.Muhammed (sav)’i de yardımsız bırakmamıştır. İnsanların O’na inanmaları, kendi katından gönderdiği Peygamberi olduğuna inanmalar için O’nun peygamberliğini ispatlayacak, insanların kafasında şüphe bırakmayacak deliller göndermiştir. İşte bu Miraç, bu delillerin en büyüklerindendir.

Miraç mucizesi dolayısıyla, ülkemizde adet haline getirilen, genç yaşlı çoluk çocuk tüm inananların camileri doldurduğu, Peygamber (sav)’'in miraç mucizesini tekrar hatırlayıp imanlarını tazeledikleri bu gece dolayısıyla, tüm Müslüman kardeşlerimizin Miraç Kandillerini tebrik ediyorum. Sevgililer günü, şu günü, bu günü safsatalarıyla yılın büyük bir bölümü işgal edilen İslam âlemi, keşke tüm günlerini böylesi etkinliklerle doldursa. Kutlu doğum, Regaip Kandili, Miraç Kandili, Beraat Kandili vs. yılımızın tamamı, her gece bir etkinlikle geçse… Müslümanlar camilerde meydanlarda bir araya gelse. Kuran dinlese, sohbet dinlese, Peygamberinin hayatını dinlese... Ve kendisine bir çeki düzen verse… Günlerimizi, aylarımızı, yıllarımızı bu tasallutlardan kurtarsa…

Rabbim bu geceyi ilk kıblemiz ve Efendimiz (sav)’in miraçda ilk durağı olan, Mescid-i Aksa’nın özgürleşmesine vesile kılsın inşallah. Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek, hepinizi Allah’a emanet ediyor dualarınızı bekliyorum.

Mücahid Haksever / Habernas