Arap Devrimlerinde orduların üstlendiği rol

17 Aralık 2010’da seyyar satıcı Muhammed Buazizi’n kendini ateşe vermesi, Tunus’ta "Yasemin Devrimi" olarak bilinen devrimin başlamasına neden oldu. Bu olay bölgedeki diğer toplumlar içinde adeta bir kırılma noktası olmuştu.

Arap Devrimlerinde orduların üstlendiği rol

Tüm Arap dünyasını saran Yasemin Devrim’i Çin’e kadar ulaştı. Tibet’te Budist rahiplerin kendilerini ateşe vermelerinin ardından Pekin, internetteki arama motorlarında “yasemin” kelimesi ve Tunus devrimine ilişkin herhangi bir kelimenin aranmasını engelledi. 28 Aralık 2010 tarihinde Cezayir'de, 17 Ocak’ta Moritanya'da, 18 Ocak’ta Umman ve Yemen'de, 25 Ocak’ta Mısır'da, 30 Ocak’ta Sudan'da, 1 Şubat'ta Cibuti'de, 13 Şubat’ta Libya ve Somali'de, 18 Şubat'ta Kuveyt'te ve 20 Şubat’ta da Fas’ta protesto gösterileri patlak verdi.

Ordular, Suriye örneğinde olduğu gibi ya devrimin karşısında yer aldılar ya da Tunus örneğinde olduğu gibi tarafsız kaldılar. Ancak bu önceden yapılmış bir gözlemin sonucu değildi.

Arap toplumları arasında homojenliğin olmasının yanı sıra orduları da bir birlerinden farklıdır. Fas, Cezayir, Mısır gibi Arap ülkelerinde ordular petrol gibi ekonomik gelirlerden yararlanırlar. Mısır ordusunun Cemal Abdunnasır’ın ölümünün ardından etkisi bir nebze olsun azalsa da buna karşın büyük ekonomik gelirler edindi. Mısır ve Cezayir’de ordu resmi olarak iktidarda yer almasa da siyasi otorite üzerinde etkisini koruyor. Fakat buna karşılık Tunus ordusunun tarafsızlığının altında yatan sebep neydi?

Tunus ordusunun tarafsızlığı tam bir sürprizdi. Çünkü Tunus ordusu geçmişte, 1978 ve 1984 yıllarında un, şeker ve ekmek gibi temel gıda maddelerinin fiyatlarındaki artışın ardından “Ekmek Devrimi” olarak bilinen ayaklanmaları şiddetle bastırmıştı. Ancak bu baskıcı tutum ile yeni tarafsız tutum arasında 30 yıl gibi bir zaman dilimi bulunuyor. Bu süre zarfında Tunus ordusunda bir takım değişiklikler yaşandı.

20 yılda 4 kez darbe girişimine maruz kalan Zeynel Abidin bin Ali, ordunun gelir paylarını azalttı ve görevlerini yeniden tanımladı. Yazar eş-Şabi, Bin Ali'nin orduyu, rolünü azaltarak, güç çemberinden çıkararak ve aldığı gelir payını kısıtlayarak budamasının, ordunun ulusal egemenliği koruyabilen yüksek verimli bir kurum ve siyasi açıdan dağınık bir güç olarak ortaya çıkmasına katkıda bulunduğu düşünülüyor.

Ordunun iktidar içinde kazanılmış herhangi bir menfaati yoktu. Protestolar karşısında şiddet kullanmayı reddetti. Çünkü şiddete başvurmak meşruiyetini zorlamaktı. İçişleri Bakanlığı’nın üst düzey yetkilileri ordu komutanlarının aksine Bin Ali’ye sadıktı. İktidar partisi bu sadakate karşılık, onlara para veriyordu. Bin Ali döneminin güvenlik birimleri, Tunusluları değil, iktidarı korudu.

Tunus’un Mısır gibi bölgede önemli bir konuma sahip olmadığı, bu nedenle ABD ve Arap ülkelerinin müdahalesinden uzak olduğu belirtiliyor.