Richard Falk: Uluslararası toplum, Filistinlilerin soykırım çilesi boyunca felç oldu

Eski BM İşgal Altındaki Filistin'de İnsan Hakları Özel Raportörü ve Princeton Üniversitesinden emekli uluslararası hukuk uzmanı Prof. Dr. Richard Falk, örgütlü uluslararası toplumun Filistinlilere uygulanan soykırım karşısında felç olduğunu belirtti.

Richard Falk: Uluslararası toplum, Filistinlilerin soykırım çilesi boyunca felç oldu

İşgalci İsrail'in saldırıları altındaki Gazze'de yaşananların hukuki, siyasi ve etik yönlerini araştırmak üzere kurulan "Gazze Mahkemesi"nin başkanlığını da üstlenen Falk, Anadolu Ajansının Global İletişim Ortağı olduğu, Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesince "Çatışma Sonrası Toplumlarda Adalet ve Yeniden İnşa" temasıyla ikincisi düzenlenen Uluslararası Hukuk Konferansı 2025'te (BILC 2025) değerlendirmelerde bulundu.

Geçen yıl yapılan konferansta Gazze'de yaşananların uluslararası hukukun önemini nasıl zayıflattığının tartışıldığını dile getiren Falk, bu yıl ise çatışma sonrası durumlarda adaletin nasıl sağlanacağı ve çatışma sırasında meydana gelen uluslararası hukuk ihlallerinin değerlendirildiğini ifade etti.

Falk, konferansta toplumun nasıl yeniden inşa edileceği üzerinde durulduğunu belirterek, bu tartışmaların İşgalci İsrail'e ve Gazze ile bölgedeki davranışlarıyla suç ortağı olan hükümetlere tazminat ödeme yükümlülüğü getireceğini, aynı zamanda dikkatleri faillere, hükümet yetkililerine çekeceğini söyledi.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) gibi uluslararası ceza mekanizmalarının adaleti kendi başlarına yerine getiremeyeceğini vurgulayan Falk, "Öte yandan, sivil toplumda olanları, 30 yıl önceki apartheid karşıtı harekette çok etkili olan türden dayanışma girişimlerini meşrulaştırabilirler." dedi.

Çoğu kişi hesap verebilirliğin yalnızca zayıflara uygulandığını dile getiriyor

Filistinlilerin temel hakları için verdiği mücadeleye şiddet içermeyen dayanışma göstermenin önemine dikkati çeken Falk, bu dayanışmanın çok önemli bir katkı olduğunu söyledi.

Falk, çoğu kişinin "uluslararası hukukun uygulanmadığını ve hesap verebilirliğin yalnızca zayıflara uygulandığını, güçlüler için ise geçerli olmadığını" dile getirdiğini, ancak bu tür dayanışma yollarının çoğunlukla göz ardı edildiğini belirtti.

Profesör Falk, "Hikayenin bir kısmı da hukukun meşruiyete olan katkısıdır ve bu özellikle böyle bir durumda önemli. Çünkü örgütlü uluslararası toplum, Filistinlilerin tüm bu soykırım çilesi boyunca felç olmuştur ve meşruiyet, yetkiyi hükümetlerden ziyade insanlara verir ve hukuk uygulanmasa bile bu meşrulaştırıcı etkiye katkıda bulunur." ifadesini kullandı.

"BM'nin 5 daimi üyesinin veto hakkı, uluslararası hukukun en önemli başarısızlıklarından"

BM'nin 5 daimi üyesinin veto hakkını "uluslararası hukukun en önemli başarısızlıklarından biri" olarak nitelendiren Falk, "İkinci Dünya Savaşı'nın kazananları, kendilerini hesap verebilirlikten muaf tutan bir sistem tasarladı ve Gazze deneyimi bu zayıflığı ortaya koydu." dedi.

Falk, Gazze'de yaşananların bu durumu ortaya çıkardığını yineleyerek, bu farkındalığın "suç ortaklığı ve hesap verilebilirlik" arasındaki uygulama boşluğunu kapatmasını umduğunu söyledi.

Uluslararası hukukun daha etkili kullanılması ve çifte standartların ortadan kalkması için sivil toplumun daha çok faaliyet göstermesi gerektiğini vurgulayan Falk, bunun hükümetlerin soykırıma tepki vermeleri ve ABD'nin veto hakkını kullanmaktan kaçınması için baskı yaratacağını dile getirdi.

"Milliyetçilik militarizmi yendi"

Falk, sivil toplumun kendi dayanışma kampanyalarını başlatmasının önemine dikkati çekerek, "Silah ambargosu, vergi reddi ve bu tür girişimler, bu tür çatışmaların sonucunun silahlardan ziyade dünya halklarının ne yaptığına bağlı olduğunu göstermektedir." diye konuştu.

Bu faaliyetlerin işe yaradığına dair geçmişten örnek veren Falk, Vietnam Savaşı'nda, ABD'nin savaşı kaybetmesinin sebebinin Vietnamlıların direnişlerinde ısrar etmeleri ve özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika'daki insanların savaş karşıtı hareketlere katılarak hükümetlere politikalarını değiştirmeleri için baskı yapmaları olduğunun altını çizdi.

Falk, "Milliyetçilik militarizmi yendi. İşte bu, Batı'nın henüz öğrenmediği bir ders ve gelecek için çok önemli. Askeri tahakküm, sömürgecilik döneminde sahip olduğu etkiye sahip değil ve bu, büyük bir yıkım yapabileceğiniz ve görünüşte savaş alanına hakim olabileceğiniz anlamına geliyor. Ancak yine de mağdur toplum sonunda siyasi olarak galip gelecektir." değerlendirmesinde bulundu. 

"İsrail'in Gazze'deki eylemleri UAD kararlarına rağmen görmezden geliniyor"

Öte yandan Prof. Dr. Falk, konferans kapsamında katılımcılara hitap etti.

Falk, uluslararası hukuk geleneğinin Avrupa'nın sömürge dünyasının bir ürünü ve ifadesi olarak başladığını ifade ederek, "(Uluslararası hukuk) çoğu zaman tarihin ve insan haklarının yanlış tarafında yer aldı ve çok sayıda baskıcı politikayı haklı çıkarma eğiliminde oldu." dedi.

Prof. Falk "Birleşmiş Milletler (BM), İkinci Dünya Savaşı'nın galipleri tarafından hakimiyetlerini ve hareket özgürlüklerini korumak için tasarlandı. Bu da onlara veto hakkı tanınması anlamına geliyordu ki bu aslında adeta bir hapisten çıkış kartı, yani stratejik çıkarlarıyla çatıştığı takdirde hukukun zorunlu karakterini hissetmekten muafiyet anlamına geliyordu." şeklinde konuştu.

Bu ülkelerin uluslararası hukuku sadece stratejik çıkarlarına uyduğu sürece benimsediklerine dikkati çeken Falk, bu durumun hukukun düzenleyici bir ilkesi olmaktan ziyade "politika aracına" dönüştüğünü gösterdiğini ifade etti.

Falk, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı karşısında hukukun hızlıca devreye sokulurken, İsrail'in Gazze'deki eylemlerinin Uluslararası Adalet Divanı (UAD) kararlarına rağmen görmezden gelindiğini vurgulayarak, "Uluslararası ilişkilerde eşitlere eşit davranılmaması durumu hala devam etmektedir ve bu da uluslararası hukukun otoritesini gerçekten zayıflatmakta ve ahlaki ikiyüzlülük eleştirisine maruz kalmasına neden olmaktadır." ifadelerini kullandı.

ABD, Vietnam Savaşını kaybetti

Devletlerin hukuku ihlal ettiği noktada sorumluluğun sivil topluma geçtiğini belirten Falk, Vietnam Savaşı'nı örnek göstererek, "Vietnam Savaşı'nın ortaya koyduğu şey, meşruiyet savaşının kazananlarının, çoğu zaman siyasi olarak galip gelmediğidir." dedi.

Falk, modern savaşların artık yalnızca cephede değil, kamuoyu nezdinde meşruiyet alanında da yürütüldüğünü belirterek, Amerikan halkının televizyonlarda izlediği görüntülerle savaşa karşı çıkması nedeniyle ABD'nin askeri gücüne rağmen "savaşı kaybettiğini" ifade etti.

Bu durumu "Batı'nın sömürge sonrası dönemde bile öğrenmek istemediği bir ders" olarak değerlendiren Falk, Vietnam'dan çıkarılması gereken derslerin Irak ve Afganistan'da da göz ardı edildiğini söyledi.

Falk, askeri zorunlu hizmetin kaldırılarak profesyonel orduya geçilmesinin ve savaşların uzaktan, düşük riskli ama yüksek yıkımlı teknolojilerle yürütülmesinin bu başarısızlıkların sonucunda şekillendiğini kaydetti.

"Gazze’de olanlar soykırımın en açık örneklerinden biri"

İsrail’in, Gazze’ye yönelik saldırılarına ilişkin "Akademik ya da bilimsel bir bakış açısından, bu, insanlık tarihinde soykırımın en açık ve en şeffaf örneklerinden biri" ifadesini kullanan Falk, dijital teknolojinin sağladığı görsellerin bu durumu daha görünür kıldığını vurguladı.

Falk, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını "savaş" olarak nitelendiren çevrelerin uluslararası hukuka aykırı bir meşrulaştırma zemini yarattığını kaydederek, "Eğer bu bir savaşsa, İsrail, kendini savunma hakkına sahip olur. Ancak bu bir çatışmaysa, İsrail Gazze ve Batı Şeria'da işgalci bir güçtür ve meşru müdafaa hakkını ileri süremez." değerlendirmesinde bulundu.

Gazze’de yaşananların sömürgecilik tarihinin devamı niteliğinde olduğunu belirten Falk, "Soykırım, tüm sömürgeci projelerin gerektirdiği gibi yalnızca hükmetmeyi ve sömürmeyi değil, aynı zamanda yerleşimci sömürgeci projelerin yerli nüfusun yerini alma özelliğine sahip olmasını da amaçlayan yerleşimci sömürgeci mantığa uygun olarak gerçekleşir." diye konuştu.

"İsrail'in hayali, Filistin'in kabusu, Filistin'in hayali ise İsrail'in kabusu"

Richard Falk, bu bağlamda İsrail’in Filistin halkını yerinden etme politikasının "apartheid'den soykırıma, ardından da ekolojik yıkıma" evrildiğini söyledi.

İsrail ve Filistin’in temel taleplerinin uzlaşmazlığına dikkati çeken Falk, "İsrail’in hayali Filistin’in kabusu, Filistin’in hayali ise İsrail’in kabusudur." dedi.

Prof. Dr. Richard Falk, İsrail’in destekçileri arasında yalnızca "beyaz Batılı ülkelerin" bulunduğuna işaret ederek, Filistin halkına ise "küresel Güney ve bölgedeki İslami hareketlerin destek verdiğini" aktardı.