Taşlardan Yasin roketlerine ve füzelere… Taş İntifadası'nın üzerinden 36 yıl geçti

Kassam Tugayları'nın askeri kabiliyetlerinin, 1987'deki Taş İntifadası'ndaki taştan, 2023'teki "Aksa Tufanı" savaşındaki uzun menzilli füzelere ve "Yasin 105" roketlerine gelişmesi büyük zorlukların ardından geldi.

Taşlardan Yasin roketlerine ve füzelere… Taş İntifadası'nın üzerinden 36 yıl geçti

Bugün, "Taş İntifadası" olarak bilinen, ilk Filistin kıyamının patlak vermesinin 36. yıldönümü. İntifadanın patlak vermesine neden olan kıvılcım, 8 Aralık 1988’de Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye kampında 4 Filistinli işçinin seyahat ettiği arabanın, bir işgalci siyonist kamyon tarafından ezilerek Filistinlilerin şehit edilmesiyle meydana geldi.

Ertesi gün işgal ordusu Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye'de bu olayı protesto için toplanan Filistinlilere saldırdı. Bir araya gelen Filistinliler, işgal ordusunun bulunduğu noktaya taş atınca işgal helikopterleri de göstericileri dağıtmak için göz yaşartıcı gaz ve duman bombası attı.

O gün çok sayıda Filistinli ya şehit edildi ya da yaralandı. İşgal yetkilileri de Cibaliye kasabası ve kampı ile Gazze Şeridi’ndeki bazı mahallelerde sokağa çıkma yasağı ilan etti.

Daha sonra öfkeyle büyüyen çatışmalar Gazze Şeridi ve Batı Şeria’nın çeşitli bölgelerine de sıçradı. Taşlar, Filistinlilerin işgal kuvvetlerinin karşı kullandıkları bir saldırı ve savunma aracı olduğu için buna "Taş İntifadası" deniyordu.

Gençlerin önderlik ettiği bu intifada, modern çağda Filistinliler için "kıyam", "yaygın sivil itaatsizlik", "kapsayıcılık", "gizlilik", "iyi örgütlenme" ve "toplumun her kesiminden aktif katılım" ile karakterize edildi ve mücadele tarihinde önemli bir aşama olarak kaydedildi.

Her şehidin kanı, kıyamı besleyen ve ona devam etme gücü veren bir yakıt gibi oldu İşgalin baskıcı ve sıkı uygulamaları da ters teperek halk kıyamını güçlendirdi ve kıyama katılımı artırdı.

İntifada sırasında direnişin yolları, grevler, gösteriler ve taş atmaktan bıçak ve ateşli silah saldırılarına, işgalin subay, asker ve yerleşimcilerin öldürülmesine ve kaçırılmasına kadar giderek gelişti.

“Taş İntifadası” sırasında şehit düşenlerin sayısı yaklaşık 241’i çocuk 1162’ydi. Yaklaşık 90 bin kişi de yaralandı. Kıyam tam 6 yıl sürdü.

Taşlardan Yasin 105 roketlerine ve füzelere nasıl gelindi?

Kassam Tugayları'nın askeri yetenekleri, 1987'deki Taş İntifadası'ndaki taştan, 2023'teki "Aksa Tufanı" savaşındaki uzun menzilli füzelere ve "Yasin 105" füzelerine kadar nasıl gelişti?

Taş İntifadası, Şeyh Ahmed Yasin tarafından kurulan İslami Direniş Hareketi HAMAS'ın, "işgale her türlü araç ve yöntemle direnmenin meşru bir hak olduğu" ilkesini taşıyordu.

Bu prensibe dayanarak HAMAS ve onun askeri kanadı İzzeddin el Kassam Tugayları, askeri kabiliyetlerini ve daha sonra füze cephaneliğini geliştirmekle meşgul oldu. İşgalle mücadele ettiği her savaşta, imkan kıtlığına ve kuşatmaya rağmen Gazze'de yerli imalatta yeni bir şeyi ortaya çıkaran bir sürprizi beraberinde getirdiler ve bunu Aksa Tufanı operasyonuna kadar sürdürdüler.

Askeri gelişmenin yolu

"Kassam 1" füzesi, özellikle 26 Ekim 2001 tarihinde, ikinci intifada aşamasında yerli üretimin başladığını ortaya koydu. Menzili 3 kilometre gibi kısa olan bu füze, adını şehit Şeyh El Kassam'dan alıyordu ve bu ayaklanma sırasında onun iki gelişmiş modeli olan " Kassam 2 ve 3" bunu takip etti. Bunların menzili 9 kilometreden başlayıp 17 kilometreye kadar ulaşıyordu.

Kassam Tugayları 2012 yılındaki  "Siccil Taşları" savaşında en gelişmiş füzelere yönelmiş, şehit Komutan İbrahim el-Makadmeh'in adını taşıyan M75 füzesi ise orta menziliyle (70-80 km) savaşa dahil olmuştu.

2014'teki "Siccin Taşları" savaşında ise Kassam Tugayları yeni üretim kabiliyetlerini ortaya koydu, 50 günü aşkın süren bu savaşta 3 yeni füzeyi devreye soktu: Şehit komutan Ahmed Halil El Caberi (Jaabari)'nin adını taşıyan "J80", 40-55 km menzilli “Siccil” ve Şehit Komutan Abdülaziz El-Rantisi anısına "R160" uzun menzilli füze.

2021 yılındaki "Kudüs Kılıcı" savaşı da, Filistin direnişinin yürüttüğü, yeni denklemlerin sahneye konulmasına yol açan stratejik bir savaş olarak tarihe geçti. Bu savaş, Batı Şeria ve 1948'de işgal edilen topraklar gibi, Gazze'nin Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya uzak olmadığını ortaya koydu.

Bu sırada Kassam Tugayları, bugüne kadar duyurulan en önemli füzeyi hizmete soktu. Bu füze, uzun menzili ile işgal altındaki bölgelerin tamamını Kassam mücahitlerinin hedef tahtasına yerleştirdi. Kassam komutanı Yahya Ayyaş'a atfedilen Ayyaş-250 füzesi ortaya çıktı. Büyük başlığa sahip bu füzeyle Filistin direnişi, işgalci rejimin 1948'den beri işgal altında tuttuğu topraklardaki herhangi bir noktayı vurma becerisi elde etti. Kassam bunu işgal altındaki Lod'daki Ben Gurion Havaalanını bombalamak için kullandı ve yanında şehit komutan Raed el-Attar'ın adını taşıyan bir A120 füzesi de vardı.

Aksa Tufanı ve efsaneleşen Yasin 105 roketleri

Kassam Tugayları bu yıl şimdiye kadarki en büyük sürprizini önceki savaşlardan farklı bir karaktere sahip olan "Aksa Tufanı" ile yaşattı. Buradaki tek önemli olay füze bombardımanı değildi; Gazze Şeridi'ne giren işgal kuvvetleriyle karada yaşanan çatışmalarda "Yasin 105 " füzesi önem kazandı, nam kazandı, ismi her yerde duyuldu.

Söz konusu Yasin 105 roketi, HAMAS kurucularından şehit Şeyh Ahmed Yasin'in adını taşıyordu.  Sığınak karşıtı olan bu roket, yüksek imha kapasitesi ile karakterize edildi ve bir RBG tarafından fırlatılıyordu. Roket, önce 100-150 metre menzildeki hedefi delmek için çalışan ve ikinci kez içinde bir patlama yaratmak için çalışan çift savaş başlığına sahiptir.

Kassam'ın askeri medyasının yayınladığı sahnelerde, bu füzelerin nasıl ateşlendiği ve son zamanlarda meşhur olan "kırmızı üçgen sinyalle" kodlanan işgal araçlarına nasıl çarptığı açıkça görülüyordu.

Aksa Tufanı'nda Kassam Tugayları, sudan düşman hatlarının arkasına sızarak, işgalin deniz hedeflerine karşı kullandıkları  "El Asif" güdümlü torpidoyu da hizmete soktuğunu duyurmuştu.

Kassam Tugayları'nın askeri kabiliyeti, füze cephaneliği veya füze üretimiyle sınırlı değildi. Yerli üretim insansız hava araçları da kullanıldı ve bunlardan "Zevari" kamikaze İHA'sı Aksa Tufanı'nda öne çıktı.

Kassam, ayrıca adını şehit mühendis Adnan el-Ğul'dan alan, 2 km etkili menzile sahip "Ğul" tüfeğini de Aksa Tufanı'nda Gazze'deki kara savaşında işgalcilere karşı keskin nişancı operasyonlarında kullandı.

İlk ilkel silahlardan, bombalardan ve taşlardan gelişmiş roket ve füzelere kadar uzanan bu askeri gelişme, işgal saflarındaki kayıpları da kat be kat artırdı. Taş İntifadası'nda 383 işgalci siyonist öldürülürken Aksa Tufanı'nda ise 400'den fazlası işgal asker olmak üzere 1.500 siyonist öldürüldü. Özellikle 90 siyonist asker de Gazze'deki kara savaşında öldürüldü. Ayrıca işgalci rejimin araçlarına, gasbettikleri yerleşim yerlerine ve işgal altındaki Filistin topraklarında zayiatlara neden oldular.

"Yasin… Ekinler meyve verdi"

Kassam Tugayları'nın dün paylaştığı bir videoda aktardığı gibi, "Yasin… Ekinler meyve verdi, özgürlüğün şafağı göründü."

Şehit Şeyh Ahmed Yasin de şöyle diyordu:  "Yolumuz çok çetin, sabır ve fedakarlık gerekiyor. Fakat gelecek bizimdir inşallah. Kesinlikle bu gerçekleşecektir. 'Şüphesiz ki Allah, vaadinden asla dönmez. Bizim ilk neslimiz Nakbe (Büyük Felaket) nesliydi, ondan sonra ellerinden taşlar ve bombalar olan nesil geldi. Savasçı bir nesil… Bir sonraki gelecek nesil ise topraklarımızı özgürleştirecek nesil olacaktır. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; israilin sonu yakındır. Zafer yakındır inşallah. Bu işgalci oluşumun yıkılacağı vakit gelecektir. 'Allah, emrinde galip olandır fakat insanların çoğu bilmezler." (İLKHA)