Suudi zindanlarında sessiz işkencenin sembolü: Şeyh Semir el-Hilal 4500 gündür hücrede
"Reform" ve "açılım" söylemleriyle öne çıkan Suudi Arabistan'da, Şeyh Semir el-Hilal 12 yılı aşkın süredir hiçbir suçlama olmadan, tek kişilik hücrede mutlak tecrit altında tutuluyor. Ne bir mahkeme, ne bir avukat, ne de ailesine durumu hakkında haber veriliyor.

Suudi Arabistan "açılım" ve "hukuki reformlardan" bahsederken, Şeyh Semir el-Hilal 12 yılı aşkın süredir tam bir tecrit içinde, hiçbir suçlama olmadan, hiçbir mahkeme görmeden, ailesiyle veya bir avukatla hiçbir temas kurmadan hücre hapsinde tutuluyor. Bu durum, modern Suudi Arabistan tarihinin en uzun keyfi tutukluluk vakalarından biri olarak değerlendiriliyor.
▪️ Tutukluluğun Başlangıcı:
Bu baskıcı süreç, 16 Aralık 2015’te, Şeyh el-Hilal’in doğu bölgesindeki evinin önünden resmi bir yakalama emri ya da yasal bir çağrı olmadan tutuklanmasıyla başladı. Uluslararası insan hakları kuruluşlarına göre, bu durum ilk andan itibaren açıkça zorla kaybetme ve keyfi tutuklama anlamına gelmektedir.
▪️ 4500 Gündür Tek Kişilik Hücrede:
O tarihten bu yana Şeyh el-Hilal, hiçbir insanî temas olmaksızın tam tecritte tutuluyor. Oysa Suudi ceza usul yasalarının 119. maddesi, hücre hapsinin 60 günü geçemeyeceğini açıkça belirtirken, bu sınır 4500 gün boyunca hiçe sayılmış durumda.
▪️ Çifte Hukuk İhlali:
El-Hilal’in hâlen tutuklu olması, sadece Suudi yasalarını değil, Suudi Arabistan’ın taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri de ihlal ediyor. Örneğin, Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi, her tutuklunun kendisine yöneltilen suçlamaları bilme ve makul bir süre içinde adil yargılanma hakkını garanti altına alır.
▪️ Tecrit Bir İşkence Yöntemi:
Uluslararası standartlara göre, uzun süreli tecrit, sistematik bir psikolojik işkence türü olarak kabul ediliyor. Bu durum, genellikle ciddi ruhsal bozukluklara; depresyon, kişilik bozuklukları, bilişsel çöküş ve intihar düşüncelerine yol açabiliyor. Özellikle de mahkûm tıbbî bakım ve insanî temastan tamamen mahrum bırakılmışsa.
▪️ Bireysel Değil, Sistematik Baskı:
El-Hilal'in durumu istisna değil. Şeyh Selman el-Avde ve Dr. Avad el-Karni gibi onlarca din âlimi ve reform yanlısı da benzer akıbeti paylaşıyor. Bu durum, yargının siyasallaştığını ve muhalefeti sindirmek için bir araç hâline geldiğini ortaya koyuyor.
Şeffaflık ve Adaletin Yokluğu:
- Şeyh el-Hilal’e karşı bugüne kadar resmî bir suçlama açıklanmadı.
- Ailesiyle görüşmesine izin verilmedi, sağlık durumu hakkında bilgi paylaşılmadı.
- Bir avukatla teması engellendi, bu da uluslararası yargı ilkelerine tamamen aykırı.
Bu, onun hem hukuken hem de insanî olarak mutlak karanlıkta tutulduğu anlamına geliyor. Ne bir ses, ne bir duruşma, ne bir avukat, ne de hayatta olduğuna dair resmî bir teyit var.
Uluslararası Çağrılar ve Sessizlik:
Avrupa-Suudi İnsan Hakları Örgütü ve diğer uluslararası kuruluşlar, el-Hilal’in tutukluluk koşullarının araştırılması için bağımsız bir BM soruşturması açılması ve ya serbest bırakılması ya da uluslararası standartlara uygun şekilde yargılanması çağrısında bulunuyor.
Aynı zamanda bu kuruluşlar, Batılı hükümetleri “utanç verici bir sessizlik” içinde olmakla ve insan haklarını ticari çıkarlar uğruna görmezden gelmekle suçluyor.
Bir İnsanlık Dramı ve Adaletin İflası:
Şeyh Semir el-Hilal’in dosyası sadece bireysel bir trajedi değil; bağımsızlığını yitirmiş bir yargı sisteminin ve hesap vermeyen bir iktidarın resmidir.
4500 gün süren tecrit, bir yönetim hatası değil; bir sesi susturma, bir insanı yavaşça öldürme ve topluma korku salma amacıyla alınmış bilinçli bir karardır.
Bu vakayı sessizce geçiştirmek, sadece Suudi Arabistan’daki keyfi tutukluluğu değil, uluslararası topluluğun insan haklarına dair samimiyetini de sorgulatır.
Kaynak: thelenspost.com