Salgının değiştiremediği gruplar / İbrahim Kızar

Bu salgında dünya değişim geçirirken, İslam ülkelerinde yaşayan üç sınıfın ise değişeceği umudu bende yok denecek kadar az. Hiç yok diyecektim ama kapıyı az da olsa aralık bırakmak inancımızın gereğidir.

Salgının değiştiremediği gruplar / İbrahim Kızar

Salgın almış başını gidiyor. İnsanlar korku içinde herkes ne olacak, salgın ne kadar devam edecek diye endişe ile beklemektedir. İşin doğrusu ölümün bile zor olduğu bu dönemde endişe etmemek akıl karı değil.

Her sabah uyandığımız da yaptığımız ilk iş haber kaynaklarına bakıp ülke ülke virüse yakalanan ve virüsten dolayı ölenlerin sayılarına bakmak oldu.

İlk başta salgını, sadece başkalarını bulup hasta eden veya öldüren bir salgın olarak görenler günden güne yükselen rakamları görünce istem dışı da olsa endişeye kapıldılar.

İlk başlarda belli bir yaş gurubunun salgından kötü etkilendiği, diğerlerinin ise risk grubunda olmadığı tezi yaygın iken, zaman geçtikçe kurbanlar arasında her yaş grubundan insanların az ya da çok olduğu gerçeği gün yüzüne çıkmaya başladı.

Korku ve endişeleri artıran başka bir gerçek ise toplumun her kesiminden insanların salgının hedef-kurban listesinde olması idi. Salgın hiç kimseye iltimas geçmiyordu. Ne kraliyet ailesi, ne başkan, ne bakan, ne doktor ne de başka etiketliye torpil geçmiyor…

Ahirete ve kadere iman ile tedbiri elden bırakmadan takdire razı olan ehli iman, kuşkusuz bu salgında manevi yönden en rahat olan insanlardır diye düşünüyorum. Tedbir babından evden çıkmadığımız için telefon ile görüşebildiğimiz dost ve akrabalarda, tedbir ile birlikte takdire rızanın verdiği manevi rahatlığı his edebiliyoruz.

Salgın, şüphe yok ki dindarı, ateisti ve başka dinlere mensup olanları dahil herkesi düşünceye ve değişime sevk edecektir.

İlk değişiklilik müslümanlarda oldu, diye düşünüyorum. Ölüm korkusu alan bazı be namazların “namaza başlayacağım” dediğine kendim şahid oldum.

Tedbir babında evde kalan müslümanların Yunus Suresinde emredildiği gibi evlerini mescide çevirdiklerini görebiliyoruz. Bununla beraber, geçmişin tefekkürü, ders ve ibret alınması ve gelecek için azık hazırlama gibi hayırlı neticelere vesile olacağı duasını ediyoruz.

Gayri müslim toplumların müslüman topluma karşı, özellikle Avrupa’da, önyargılarının kırılacağı  umudunu taşıyor ve ihtida sayılarının zirve yapması duasında bulunuyoruz.

Gelelim İslam ülkelerinde yaşayan üç sınıfın ise değişeceği umudu bende yok denecek kadar az. /Hiç yok diyecektim ama kapıyı az da olsa aralık bırakmak inancımızın gereğidir./

Bunlardan biri Türkiyedeki azgın azınlıktır ki, şimdiki gibi ateş bacalarını sarsa bile, Müslümanlar ile, İslam ile uğraşıp, İslam’a düşmanlık etmekten geri kalmazlar. Bunlar kendilerini devletin sahibi gören azgın azınlıktır, değişmezler.

Bir diğer kesim ise, Kürdler içinden çıkan ve azgınlıkta örnek aldıkları dayılarını geçen, İslam’a ve Müslümanlara düşmanlıkta dayılarını gölgede bırakan, her şeyi kendilerine hak başkalarına yasak gören, başlarına düşen her taşı Müslümanlardan bilen, azgın kesimdir. Bunlar da kendilerini Kürd ve Kürdistan’ın  sahibi görürler ki bunların değişmesi de mümkün değildir.

Bir diğer kesim ise, Müslümanlar hariç herkes ile iş tutan, hüsn-ü zanı Yahudi, Hindu ve bilumum gayri müslim toplumlar için kullanıp, su-i zanı ehli imana saklayan, salgın gibi bir ortamda bile işi gücü kusur arayıp yaymak olan, olabildiğince yalancı bir taifedir ki kinleri gözlerini kör etmiştir onlar da değişmezler.

Allah bizleri ve sevdiklerimizi bu salgını daha iyi olmak, daha güzel ameller işlemek için fırsata çeviren kullarından eylesin.

Allaha emanet olun.

İbrahim Kızar / Habernas