İşin sonunu iyi getirmek / Abdullah Yolcu

Ne bir saat ileri ne de bir saat geri alınamayan, her birimiz için tayin edilmiş bir ecel var. Ve geldiği zaman eli boş gönderilmesi mümkün olmayan ölüm meleklerinin elinde emaneti teslim edeceğiz.

İşin sonunu iyi getirmek / Abdullah Yolcu

Hayat ömür boyu süren bir imtihandır. Önemli olan, bu imtihanda bitiş çizgisidir.
İmtihanımızın bitiş çizgisi, koşu yarışlarında ve diğer sınavlarda olduğu gibi, belli olmadığından dolayı her an son nefesimizi verebiliriz. Yani bizim için her an ‘bitti, bitiş çizgisine vardınız’ denilebilir.

Ne bir saat ileri ne de bir saat geri alınamayan, her birimiz için tayin edilmiş bir ecel var. Ve geldiği zaman eli boş gönderilmesi mümkün olmayan ölüm meleklerinin elinde emaneti teslim edeceğiz.

Bitiş çizgisinin hangimiz için ne zaman olduğu ve ölüm meleklerinin ne zaman geleceği belli olmayan bu hayatta bizden istenen, her an hazırlıklı olmaktır.

Allah bu hakikate binaen bizlere, “ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluk et” şiddetli ikazında bulunuyor. Yaşadığın hayatta Allah’a kulluk üzere ol ve kulluğun, ölüme kadar devam etsin.

Dünyadaki insanların büyük çoğunluğu tevhidi olarak Allah’ı tanımıyor ve O’na inanmıyor. O’na kulluk etmiyor. Ya inkar ve küfür üzerine veya tevhitten uzak dalalet üzerine yaşıyor.

O’na inanan ve kulluk edenlerin çoğunluğu da işin sonunu iyi getiremiyor. Halbuki esas olan, akıbettir, işin sonudur. Yani ölüm kendisine belli olmadan önce son nefes esnasındaki haldir.

Geleneksel İslam toplumlarında ve İslami ailelerde doğan Müslüman çocukların çoğu maalesef geleneksel boyutta da kalmıyor. Dünya ve dünyalıklarla ilişkisi ve imtihanı arttıkça çoğu Müslüman maalesef Allah’a kulluktan uzaklaşıyor. Bu, üzerinde çokça durulması gereken bir durumdur. Tahlillerinin yapılıp, ıslahı için çabaların ortaya konulması gerekir. Müslüman ailede ve toplumda doğan ve kulluktan uzaklaşan fertlerin bozulmalarının ailelere, fertlere, topluma ve devlete taalluk eden boyutları var. İnşallah zaman zaman bu konularda yazamaya çalışırım.

Bir de daha acısı, İslami bir dava ile tanışmış, bu davanın içinde yer almış, yıllarını vermiş, hakkı ve hakikati bilen ve işin sonunu getiremeyen veya kötü getirenler var. Bu insanların bazıları maalesef niyetlerindeki bir bozukluktan dolayı işin sonunu iyi getiremiyorlar, ki bu durumda olanlar, hedefledikleri yetki, makam, mevki, mal, şöhret, hürmet ellerinde ise, kurdukları düzen nefislerinin istedikleri doğrultusunda devam ediyorsa varlar, bunlar yoksa, kendileri de yokluğa karışıyorlar. Bu türlerin bazıları sessiz sedasız sırra kadem basıyor, bazıları da daha çirkin haller alabiliyorlar. Bazıları da niyetleri halis olsa da sonradan yaşadıkları dünya ile imtihanlarında kaybediyorlar.

Allah bu türleri hakkında Kuran’da ‘habitat a’maluhum’ tabirini kullanır. Yani işin sonunu iyi getirmedikleri için yıllarca işledikleri amelleri, yaptıkları çalışmaları ve koşuşturmaları boşa gitmiştir.

Yine bazı alimler Ğaşiye Suresi’nde ‘O gün bir takım yüzler korku içindedir. Çalışıp, yorulmuşlar. Kızgın ateşe sokulacaklar, kaynar sudan içirilecekler…” zikri geçenlerin bu tür insanlar olduğunu söylüyor.

Bazı hadislerde de bu insanlara değiniliyor. Ömürlerini vermişler ama niyetleri bozuk olduğu kendileri için işin sonu kötü bitmiş.  

Allah niyeti halis, ameli makbul ve işin sonunu iyi getiren kullarından eylesin.

Abdullah Yolcu / Habernas