Gülistanın iki gülü: Şehid Abdullah ve Abdulcelil

Tarih 5 Mart 1993’ü göstermektedir. Aylardan Ramazan Ayı’dır. Abdulcelil ve Abdullah davetli oldukları iftar yemeğine giderken kurulan pusuda şehid düştüler. Bir yıl boyunca Üniversite yurdunda aynı odada birlikte kalan Abdullah ve Abdulcelil, ahiret yolculuğuna da birlikte çıktılar.

Gülistanın iki gülü: Şehid Abdullah ve Abdulcelil

Abdulcelil, alim bir babanın terbiyesinde yetişmiş, küçük yaştan itibaren İslami hassasiyetler ile donanmıştı. Zeki oluşu, çalışkanlığı, sosyalliği ve güleç yüzlülüğüyle çevresinde sevilen, takdir edilen birisiydi.

Şehid Abdulcelil Akbaş'ın hayatı ve şahsi özellikleri:

Şehid Abdulcelil, Nisan 1973’te Ergani’de dünyaya geldi. Ailesinin ilk çocuğuydu. Babası, medrese tahsili görmüş, ilimde derinleşmiş bir insandı. Abdulcelil, alim bir babanın terbiyesinde yetişmiş, küçük yaştan itibaren İslami hassasiyetler ile donanmıştı. Zeki oluşu, çalışkanlığı, sosyalliği ve güleç yüzlülüğüyle çevresinde sevilen, takdir edilen birisiydi. İlk, orta ve lise öğrenimini Ergani’de yaptı. İlkokuldan itibaren çalışkan ve başarılı bir öğrenci oluşuyla, kendisini öğrenci arkadaşlarına ve öğretmenlerine kabul ettirmişti. Okuduğu tüm okullarda hep sınıf birincisi olmuştur. Dicle Üniversitesi Mimarlık Fakültesi son sınıfta okurken de yine okul birincisidir. Bu başarılarıyla hiçbir zaman övünüp gururlanmamıştır. Okul hocaları ve arkadaşları tarafından sevilip takdir edilen bir kişiliğe sahipti. Daha küçük yaşından itibaren İslami kültür ve hassasiyetiyle tanınırdı.

Liseyi Ergani Endüstri Meslek Lisesinde okudu. Liseyi okuduğu yıllarda İslami faaliyetlerine hız verdi. Endüstri Meslek Lisesi’ndeki İslami çalışmanın temelini atanlardandır. Bu arada okul derslerindeki başarısıyla da hocalarının takdirini topluyordu. Yaşı henüz küçük olmasına rağmen İslami meseleler ve okul derslerindeki donanımı sayesinde birçok konuda fikir beyanında bulunarak karşısındakini ikna etme kabiliyetine sahipti.

Abdulcelil’in İslami faaliyetleri sadece okulla sınırlı kalmamıştır. Öğrencilerin kaldığı medresede ve camilerde öğrencilere Kur’an dersi verme, onlarla ilgilenme ve onları yetiştirme gibi çeşitli İslami çalışmalar içinde de yer alıyordu. Endüstri Meslek Lisesi birincisi olduğundan, son sınıfta okul tarafından bir dershaneye gönderilmişti. Abdulcelil, İslami çalışmalarına orada da devam etmiştir. Onun dershanede tanışıp ilgilendiği birçok kişi sonradan Cemaate katılmıştır. Okumuş olduğu liseyi birincilikle bitirmiş, aynı yıl yani 1990 yılında girmiş olduğu üniversite sınavında Dicle Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi’ne yerleşmiştir. Abdulcelil bundan sonra İslami mücadelesini üniversitede devam ettirmiş ve hiçbir zaman mücadeleden geri kalmamıştır. Hafta sonları gittiği Ergani’de de hiç boş durmamış, genç ve çocuklara Kur’an–ı Kerim ve tecvid dersi vermenin yanında, okul derslerinde de kendilerine yardımcı olmuştur.

Dönem, Cemaatin İslam davasını toplumunun bütün kesimlerine ulaştırmak için harıl harıl çalıştığı, camilerde çocuk ve gençlere Kur’an–ı Kerim dersi verdiği, toplumun fakir kesimlerine yardımcı olmaya çalıştığı, haksızlığa uğrayan insanları himaye etmeye çalıştığı bir dönemdi. Yine aynı dönemde Hizbullah cemaatinin İslami faaliyetlerini sindiremeyen Mülhid örgütün Cemaat fertlerine saldırılarının zirveye ulaştığı bir dönemdir. Öyle ki, Cemaat mensuplarının az olduğu yerlerde öyle baskı ve tecrit uygulandı ki, muhasara altında bulunan bu Müslümanlar yanlarında bulunan kahvaltılık vs gıda ile yaşamlarını kıt kanaat sürdürmeye çalışıyorlardı. Tüm bu zorluklar içerisinde bir de Menzilciler diye bilinen bir grup ile Cemaat arasında bazı sorunlar nüksetmeye başladı. Bu sorunlar kan dökmeye kadar vardı. Cemaatin, mevcut sistem ve Mülhid örgütün baskı ve sindirmelerine karşı koymaya çalışırken üçüncü bir engel ile karşılaşması var olan yükünü daha da ağırlaştırdı. Aynı anda üç sorunla boğuşmak zorunda kaldı.

Tarih 5 Mart 1993’ü göstermektedir. Aylardan Ramazan Ayı’dır. Abdulcelil arkadaşı Abdullah Özdemir ile birlikte Ofis semtinde bir arkadaşlarının iftar yemeğine davetlidirler. Menzil grubunun kendilerine pusu kurduğunun farkında değillerdir. Söz konusu grubun yaylım ateşine maruz kalan bu iki fidandan Abdullah olay yerinde şehid olurken Abdulcelil ağır yaralı olarak Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaldırıldı. Konuşma gücü bile kalmayan Abdulcelil, bu esnada tekbir getiriyordu. Aradan birkaç saat geçmeden Abdulcelil de tekbirlerle nefesini teslim ederek Rabbine yürüdü. Onu birebir ve gıyaben tanıyan hemen herkes onun için gözyaşları döktü. Gencecik bir ömrünü İslami mücadelenin bereketi ile dolduran Abdulcelil’in tanıdık bir güruh tarafından katledilmesi, dava arkadaşlarının acısını ikiye katlamıştır. Nişanlı olan Abdulcelil’in, İslami mücadele içerisindeki cehdi, gayreti, çalışkanlığı, fedakârlığı, ihlası ve tevazuu dava arkadaşlarına miras olarak kalmıştır.

Ruhun şad olsun ey şehid!

Şehid Abdullah Özdemir'in hayatı ve şahsiz özellikleri

Şehid Abdullah, çok itaatkâr, takva ve zühdü ile tanınıyordu...

Şehid Abdullah, Batman doğumludur. İlk, orta ve lise tahsilini memleketinde yapmıştır. Dicle Üniversitesi Fizik Bölümü`nü kazanarak üniversite hayatına atılır. Ailesi ve çevresi, kimlik ismi Abdullah olduğu halde onu çocukluğundan itibaren Fesih adıyla çağırmış ve şehit, daha çok bu ismiyle tanınıp bilinmiştir. Öğrencilik hayatı boyunca gayet çalışkan bir öğrenciydi. Yumuşak huylu, zeki, titiz ve düzenli bir yapıya sahipti. Güzel ahlakı, güler yüzlülüğü ve cana yakın tavırlarıyla gönüllerde taht kurmuştu.

Üniversite döneminde, sadece okuldaki İslami faaliyetleriyle yetinmemiş, cami faaliyetlerine de düzenli olarak katılmıştır. Şehit olmadan kısa bir süre önce arkadaşlarına söylediği; ‘Camiye gelmezsem biliniz ki ya şehit olmuşum, ya da yakalanmışım` sözü camiye bağlılığının en büyük işaretlerindendir. Camide çocuklarla ilgilenme konusundaki uzmanlığı sebebiyle arkadaşları, cami cemaati ve cami öğrencileri tarafından kendisine büyük bir muhabbet beslenmiştir. Öyle ki camideki yaşlılar bile sorunlarını ve dertlerini kendisine anlatır, çözüm için kendisine danışırlardı. Cami öğrencilerinin sevgisine gelince; Abdullah camiye girer girmez çocuklar etrafında cıvıl cıvıl kümelenmeye başlarlardı. Çocuk eğitimindeki kabiliyeti, bu güzel tabloyu oluşturmuştur. Bu özelliğiyle çocukların devamlı ve düzenli olarak camiye gelmelerini sağlamıştır. Şehid, bununla da yetinmez, çocukların ailelerini ziyaret ederek nasihatlerde bulunurdu. Şehid olduğu zaman hem cami çocukları hem de bu çocukların aileleri Abdullah`ın ardından hüngür hüngür ağlamışlardır.

Şehid Abdullah, çok itaatkâr biriydi. Kalmış olduğu yurttan Ofis semtindeki camiye giderdi. Hem de hiç gevşeklik ve düzensizlik göstermeksizin. Şehid, takva ve zühdü ile de tanınmaktaydı. Pazartesi–Perşembe günleri oruç tutar, namazlarını cemaatle kılmaya özen gösterirdi. Oruçlu olduğu günlerde çoğu zaman birkaç zeytin ve bir parça ekmek alarak Ofis semtindeki camiye gider, akşam ezanını okuduktan sonra zeytin ve ekmeğini çıkarıp iftar ederdi. Abdullah, genellikle tek tip elbise giyerdi. Maddi durumu iyi olmasına rağmen lüks giysilerden kaçınırdı. Aynı zamanda çok cömert ve yardımseverdi.

Mücadelenin kızıştığı dönemlerdi. Bir gün Abdullah, arkadaşı Abdulcelil ile birlikte Dicle Üniversitesi`nden çıktıktan sonra iftar yemeği için davet edildikleri bir arkadaşlarının evine doğru giderler. Menzil Grubu mensupları onları görür ve takip ederler. Fırsatını buldukları bir anda, bu iki Müslümanın üzerine kurşun yağdırırlar. Saldırıdan sonra, Abdullah olay yerinde, arkadaşı Abdulcelil de kısa bir müddet sonra ruhlarını rablerine teslim ederek şehid olurlar. Bir yıl boyunca Üniversite yurdunda aynı odada birlikte kalan Abdullah ve Abdulcelil, ahiret yolculuğuna da birlikte çıkarlar. Bu iki nazenin fidanın tanıdık bir çevrenin kurşunlarıyla devrilmesi dava arkadaşlarını büyük bir hüzne boğmuştur.

Allah (cc) şehadetlerini kabul etsin, makamları yüce olsun.