Ulan Firavun! hani Musaların kökünü kurutacaktın? / Mücahid Haksever

Bu çağın Firavunlarından bir tanesi de Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’dir. Bu Firavun, atası olan diğer Firavunlar gibi, sahip olduğu güç ve iktidarla Müslümanlara kan kusturuyordu. Ebabillerin Rabbi olan O Allah, bu defa gözle görülmeyen, silahsız askerler ile alçak Xi Jinping’in burnunu yere sürttü.

Ulan Firavun! hani Musaların kökünü kurutacaktın? / Mücahid Haksever

Firavun, eski Mısır’da hakan, sultan, han, kral, melik anlamında kullanılan bir cins isimdir. Aslında bilinenin aksine Firavun diye bir şahıs yoktur. Kur’an’da Musa (as)’ın kıssasında adı geçen Firavundan kasıt, o zamanın kralıdır. Musa (as) zamanında yaşayan bu Firavun ’un, yani kralın adı Ramses’tir.

Musa (as) kıssasında Kur’an o zamanın ehli imanına kan kusturan bu zalimin adını vermemiş. Zalimlerin isminden ziyade statülerini anmak, Kur'an'ın uslübüdür. Çünkü, her devirde gücü ve iktidarı ellerinde bulunduranların isimleri değişebiliyor. Ama sahip oldukları güç ve iktidarla mazlum halklara zulüm bu zalimlerin karakteristik özelliği olarak her zaman var olagelmiştir. Bunun bir diğer hikmeti de şudur ki; dediğimiz gibi, her çağın, her zamanın kendi firavunu vardır. Eğer firavuna belirli bir isim verilseydi, bunun tarihin belirli bir dönemde yaşayan bir adamın hikayesi olduğu vehmine kapılabilirdi insanlar. Ama bu eski çağda kalan bir hikaye değildir. Her çağın bir Firavunu ve onun karşısında direnen Musalar vardır.

Bu çağın Firavunlarından bir tanesi de Çin cumhurbaşkanı Xi Jinping’dir. Bu Firavun, atası olan diğer Firavunlar gibi, sahip olduğu güç ve iktidarla Müslümanlara kan kusturuyordu. Yaptığı zulümler hepinizin malumu. Eğer deseniz ki, yaptıkları zulümleri bir cümleyle özetle. Ben de derim ki; O, Musa’ların soyunu kurutmak istiyordu. Bunun için de Uygurlu her Müslümanın evine bir Çinli asker yerleştirmek suretiyle, Müslümanların bırakın dışarıda, kendi evlerinde dahi İslam’ı yaşamalarına engel oluyordu. Diğer şerefsizliklerini anlatmaya haya ediyorum.

Bu Firavun oğlu Firavun, kendi ordusu ve ekonomik gücüne dayanarak bunu yapıyordu. Kimsenin de hesabını yapmıyordu. Hiçbir kimseden de çekinmiyordu. Dünya Müslümanları her zamanki gibi ağlamaktan ve dua etmekten başka bir çare bulamıyorlardı. Aciz ve çaresizdiler. Çin zulmü altındaki bu Müslümanların, kendilerini koruyabilecek bir güçleri olmadığı gibi, başkalarının da onları koruyacak bir gücü yoktu. Bu hal, tıpkı Ebrehe’nin Kabe’yi yıkmaya geldiği anı anımsatıyordu. Hani Ebrehe fil ordularıyla Kabe’yi yıkmaya geldiğinde Abdulmuttalip de, Kabe’nin kapısının kulpunu tutup; “Ya Rabbi eğer bu düşmanlara karşı koyabilecek bir gücüm olsaydı senin evini korumak için savaşırdım. Ama bunu yapacak güç ve takatim yok. İşte sen ve işte düşmanların” demişti.

Uygur Müslümanları meselesinde de durum öyle oldu. Musaların soyunu kurutmak isteyen bu Firavuna karşı, Uygurlu Müslümanlar ellerinden geleni yaptılar. Onlar, İsrailoğulları kadınlarının, firavunun çocuk katliamına karşı takındıkları tavrı takındılar. İsrailoğulları kadınları, Firavunun çocuk katliamına karşı, çocuk doğurmaya devam etmek suretiyle karşılık veriler. Firavun öldürüyor onlar ise doğuruyordu. Çünkü Firavun kıssasının, ilk olarak geçtiği Bakara Suresinin 49. ayetinden önce gelen 45. ayette Cenab-ı Allah, iman edenlere sabır ve namazla yardım isteyin diyordu. Sabredin, yani direnin diyordu Cenab-ı Allah. Çünkü sabrın bir diğer anlamı da direnmektir. Uygurlu Müslümanlar da sabrettiler, direndiler. Tüm sebepler sukut edince Müsebbibul Esbab imdada yetişti. Ebabillerin Rabbi olan O Allah, bu defa başka askerlerini gönderdi, devrin şımarık ceberut zalimlerine. Tüm silahları, askeri ve ekonomik güçleri aciz kaldı. Nükleer ve konveksiyonel silahları işlevsiz kaldı. Cenab-ı Allah, gönderdiği bu yeni orduyla, tarihteki diğer zalimlere yaptığı gibi, onlarla istihza ediyordu. Bu gözle görülmeyen, silahsız askerler alçak Xi Jinping’in burnunu yere sürttüler. Tüm ceberutlar dize geldi. Allah mühlet verir ama ihmal etmez. Hiç yıkılmaz dedikleri ekonomileri, nasıl tepetaklak oldu. Cenabı Allah, Fil Suresi’nde “Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?” diyordu. Ey benim gibi imanı zayıf Müslümanlar. Size sesleniyorum. Görmediniz mi, Rabbimiz dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip Çin’e ne yaptı. Hani silahları vardı. Hani ekonomik güçleri vardı. Hani biz onlarla başedemezdik. Bence sorun bunların hiçbirisi değil. Sorun bizden kaynaklanıyor. وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ “Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer iman etmiş iseniz en üstün sizsiniz.”işte, tüm mesele bu.(1)

İnşallah yeryüzünde İslam’a ve Müslümanlara kasteden tüm zalimleri bu son bekliyor. Yeter ki biz inanlım. Rabbimden niyazım; son zamanlarda iyice sahipsiz kalan yalnızlaştırılmaya çalışılan, Allah’tan başka hiçbir dayanakları kalmayan, İslam ümmetinin şerefini, onurunu, namusunu muhafaza eden, Filistinli kardeşlerimizin, canlarına, mallarına, kasteden, Siyonist, katil, terör devletini de bilmediğimiz ordularıyla cezalandırmasıdır.

Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek Allah’a emanet olun. Dualarınız bekliyorum.

1-Ali İmran, 139

Mücahid Haksever / Habernas