İsrailli tarihçi Pappe: UCM kıskacındaki Netanyahu, savaşı kurtuluş aracına çevirdi
İsrailli tarihçi Pappe, Netanyahu'nun saldırgan tutumunun altında UCM'nin hakkında yürüttüğü dava olduğunu belirterek, İran'a yönelik başlattığı savaş ve Gazze'yi bahane ederek mahkemeyi belirli bir süreliğine ötelemeyi hedeflendiğini ifade etti.

İsrailli tarihçi ve profesör Ilan Pappe, İşgalci İsrail'in Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun saldırgan tutumunun altında Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) hakkında yürüttüğü dava olduğunu belirterek, İran'a yönelik başlattığı savaş ve Gazze'yi bahane ederek mahkemeyi belirli bir süreliğine ötelemeyi hedeflendiğini ifade etti.
Tarihçi Pappe, Siyonist İsrail'in Gazze’de sürdürdüğü soykırım, İran’a yönelik başlattığı saldırılar ve Başbakan Binyamin Netanyahu'nun başında bulunduğu hükümetin, tepkilere rağmen sürdürdüğü saldırgan tutuma ilişkin gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Pappe, Netanyahu ve koalisyon kurduğu Mesihçi Siyonistlerin saldırgan tutumlarının altında genel itibariyle iki neden yattığını söyledi.
Netanyahu'nun kişisel amacının Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) hakkında yürüttüğü davaya yönelik olduğuna dikkati çeken Pappe, "Kişisel olarak, özellikle savcı tarafından sorgulandığı davanın bu zorlu aşamasında, dikkatlerin yargılanması üzerine çekilmemesine büyük önem veriyor. Bu yüzden, 'İran'la savaş ve Gazze bahane edilerek davayı 2-3 yıl ertelemelisiniz çünkü uzun bir savaş yaşayacağız' diyor. İşte bu onun kişisel çıkarı." görüşünü paylaştı.
Mesihçi Siyonistler, 'Büyük İsrail Krallığı'nı kurmayı hayal ediyor
Pappe, koalisyon ortaklarının ise gerçekle uyuşmayan bir hülyaya kapıldıklarını belirterek, "Müttefikleri ise güç kullanarak gerçekliği tamamen değiştirmek ve sadece Batı Şeria ile Gazze üzerinde 'Büyük İsrail'i' değil, daha da fazlasını yaratmak için bu durumun bir fırsat penceresi olduğuna gerçekten inanan Mesihçi Siyonistler. Eski Ahit'te okudukları, bölgede herkesi dehşete düşüren ve kontrolü altında daha da geniş topraklara sahip olan kadim 'Büyük İsrail Krallığı' hayali peşindeler." diye konuştu.
Bu hayalin mümkün olmadığını kaydeden Pappe, bu saldırgan tutumun çok sayıda kayıp ve kurbana yol açacağını, bölgede ciddi istikrarsızlığa neden olacağını ifade etti.
Pappe, İsrail yönetiminin, 7 Ekim sonrasında başta Gazze olmak üzere bölgede saldırgan tutumunu daha da artırdığına dikkati çekti.
ABD'nin pozisyonunda bir değişiklik olmadığını ancak Avrupalı bazı liderlerden daha önce dillendirilmemiş, "yaptırım, yarı yaptırım" gibi yeni söylemlerin duyulmaya başlandığını kaydeden Pappe, ancak bunun söylemde kalmaması ve fiiliyata dökülmesi gerektiğini, bunun içinde siyasilere yönelik baskıların artırılmasının kaçınılmaz olduğunu belirtti.
Avrupa Birliği'nde (AB) ortak bir karar için oy birliğine ihtiyaç duyulduğunu, İsrail’in Çekya, Macaristan ve Estonya gibi müttefiklerinin aleyhte alınacak olası bir kararı engellediğini söyledi.
İşlevsel "Holokost endüstrisi"
Pappe, Avrupa'daki birçok ülkenin İsrail'in saldırganlığı karşısında sessiz kalmasının ya da bu saldırıları koşulsuz desteklemesinin ardında yatan nedenlere değinerek, 2. Dünya Savaşı öncesinde Naziler tarafından Yahudilere yönelik gerçekleştirilen soykırımın, Siyonistlerin işlediği suçları örtbas etmek için kullandığı ve literatürde 'Holokost endüstrisi' olarak adlandırılan yaklaşımın bu tutumda kısmen etkili olduğunu, ancak başka nedenlerin de bulunduğunu ifade etti.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupalıların başta antisemitizm olmak üzere farklı etnik yapılara yönelik ırkçı yaklaşımlarıyla gerektiği gibi yüzleşemediklerine dikkati çeken Pappe, Arap dünyasının kalbinde bir tür Avrupa Yahudi devleti kurulması fikrini desteklediklerini, doğal olarak kendilerinden gördükleri bu devletin yaptıkları karşısında sessizliğe büründüklerini ifade etti.
"Vizyondan yoksun Avrupalı liderler"
Pappe, bir diğer faktörün ise Avrupa'daki yetersiz siyasi liderler olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
"Muhtemelen, aşırı benmerkezci, vasıfsız, vizyondan yoksun ve liderlik niteliği taşımayan genç bir politikacı kuşağıyla karşı karşıyayız. Tek endişeleri yeniden seçilmek. İsrail'i desteklemenin bir sonraki seçimde karlı olduğunu düşündükleri sürece, bu desteği sürdürecekler. Onlara İsrail'i desteklememenin seçimlerine fayda sağlayacağını kanıtlamalıyız, ancak o zaman siyasi tutumlarında bir değişim görebiliriz."
Siyonistlerin, 7 Ekim sonrasında dünya genelinde antisemitizmin yükselişe geçtiğine ilişkin iddialarına da açıklık getiren Pappe, her ne kadar doğru olmasa da antisemitizmin Siyonistlerin işine geldiğini ve bunun "Yahudilerin Filistin'de yaşamaları gerektiği iddiasını" desteklediğini vurguladı.
Pappe, İsrail ve Siyonizm karşıtlığının "Yahudi karşıtlığıymış" gibi gösterilmek istendiğini belirterek, "Dünyada hiç şüphesiz Yahudilerden sırf Yahudi oldukları için nefret eden antisemitler var. Ancak İsrail, Siyonizm'e karşı olan ya da İsrail'i eleştiren herkesin aynı zamanda antisemit olduğunu iddia ediyor. Bu doğru değil. Dolayısıyla antisemitizmin gerçekten yükselişte olduğundan emin değilim. Bence İsrail'in yaptıklarına çok öfkeli olan insanların sayısı artıyor. Bazıları öfkelerini kontrol edemeyip muhtemelen yapmamaları gereken şeyler yapıyor. Çoğu ise doğru olanı yapıyor; protestolara katılıyor, dayanışma hareketine dahil oluyor." dedi.
Filistinlilerle dayanışma içinde olmanın antisemitizm olmadığını kaydeden Pappe, "Bugün Filistinlilerle dayanışma gösteren pek çok kişi Yahudi. Dolayısıyla bu antisemitik olamaz. Örneğin Amerika'daki (Gazze'deki) soykırıma karşı çıkan önde gelen seslerin pek çoğu Yahudi sesler. Bu yüzden bence antisemitizmin yükselişte olduğu fikri bir İsrail propagandası. İsterseniz 'İsrail karşıtlığının yükselişte olduğunu söyleyebilirsiniz', ama bunun haklı sebepleri var. Ve bence onların antisemitizm tanımını kabul etmeme konusunda dikkatli olmalıyız." değerlendirmesinde bulundu.