İnsan hakları örgütleri: Gazze’de katledilen her çocuğun sorumlusu ABD

ABD’li insan hakları örgütleri, AOHR UK işbirliğiyle Chattanooga’da düzenledikleri programda Gazze’deki soykırım ve ABD’nin rolünü ele aldı. Akademisyenlerden genç aktivistlere, eski diplomatlardan doktorlara kadar birçok isim, cezasızlık sistemini, propaganda mekanizmalarını ve uluslararası hukukun çöküşünü ayrıntılarıyla anlattı. Etkinlik, küresel dayanışma ve hesap verebilirlik çağrısıyla sona erdi.

İnsan hakları örgütleri: Gazze’de katledilen her çocuğun sorumlusu ABD

ABD’li insan hakları örgütleri, BeMagazine.org, Egyptians Abroad for Democracy, Gandhi Global Center for Peace, Chattanooga’daki Unitarian Universalist Church Sosyal Adalet Komitesi ve Chattanooga Standing Out Tennessee’nin Chattanooga kentinde, İngiltere merkezli Arap İnsan Hakları Örgütü (AOHR UK) işbirliğiyle tam günlük bir program düzenledi. Etkinlik, Uluslararası İnsan Hakları Günü kapsamında Gazze’deki İsrail soykırımının ve buna imkân sağlayan ABD siyasi-askeri desteğinin sorgulanmasına odaklandı.

Toplantı, dayanışmayı güçlendirme, direnişi büyütme ve hakikate dayalı kolektif sorumluluğu yayma çağrılarıyla açıldı. Katılımcılar, seslerini, sosyal platformları ve toplum temelli çalışmaları adalet mücadelesinin bir parçası olarak kullanmaya teşvik edildi.

Açılış Oturumu – Tarihsel ve Siyasal Bağlam

Günün ilk ana etkinliği, Tennessee Üniversitesi’nden Emeritus Siyaset Bilimi Profesörü Dr. Fouad Moughrabi’nin açılış dersiydi. Dr. Moughrabi, İsrail-Filistin çatışmasını yüzyılı aşan bir yerleşimci-sömürgecilik projesi olarak tanımladı ve Filistinlilerin sistematik olarak yerinden edildiğini vurguladı. 1948’de kendi köyü Ayn Kerem’den zorla çıkarılmasına ilişkin kişisel tanıklığını da paylaşarak etnik temizliğin somut gerçekliğini aktardı.

Rashid Khalidi, Ilan Pappé ve Edward Said gibi akademisyenlere atıf yaparak Filistin’in sadece tarihsel bir mesele değil, aynı zamanda küresel düzeyde zulme ve direnişe dair bir metafor olduğunu söyledi. Dr. Moughrabi’ye göre Gazze, Batı’nın insan hakları söylemindeki çifte standardın en görünür hâli. Direnişin kültürel, sosyal ve siyasi birçok biçimi olduğunu belirten Moughrabi, uluslararası dayanışmanın ve sivil baskının kritik önemine işaret etti.

Gençlik Oturumu – Şiddetsiz Eylemde Yeni Sesler

İkinci oturumda ise adalet mücadelesinin farklı alanlarında çalışan genç aktivistler ve sanatçılar konuştu.

  • Lauren Hurley (Sunrise Movement Chattanooga) çevre adaleti ile insan hakları arasındaki bağı anlattı. Gazze’deki yıkımın, küresel sömürgeci şiddetin çevresel boyutuyla da bağlantılı olduğunu vurguladı.
  • Alyssa Looney, UTC Civic Engagement örgütünü kurma sürecini ve ayrımcı eğitim politikalarına karşı öğrenci hakları mücadelesini aktardı. Tennessee’deki hak ihlallerine karşı öğrencilerin Nashville’de düzenleyeceği geniş katılımlı protestodan söz etti.
  • Saffron (ColorCraze kurucu ortağı), sanat yoluyla direnişin ve marjinalleştirilmiş seslerin güçlendirilmesinin önemini anlattı. Gençlerin “sadece hayatlarına bakamayacağını”, eşitlik mücadelesinin zorunluluk olduğunu ifade etti.
  • Krantzsy Boursiquot, şiir ve sanatın baskıya karşı direnişteki rolünü vurguladı; “varoluşun kendisinin direniş olduğunu” söyledi.

Panelistler, gençlerin sansüre rağmen örgütlendiğini, dayanışma ağları kurduğunu ve insan hakları mücadelesinde belirleyici bir rol oynadığını vurguladı.

Adalet ve Hesap Verebilirlik Forumu – Cezasızlık ve ABD'nin Rolü

Günün en önemli oturumu olan Adalet ve Hesap Verebilirlik Forumu’nda; eski diplomatlar, askerî analistler, insani yardım çalışanları, doktorlar, inanç liderleri ve aktivistler, İsrail’in Gazze’deki eylemlerinde kökleşmiş cezasızlığı ve ABD’nin rolünü masaya yatırdı.

Forum, 2023’te Dışişleri Bakanlığı’ndan istifa eden eski sözcü Hala Rharrit’in video mesajıyla başladı. Rharrit, Filistinlilerin acısını küçümseyen açıklamaları okumayı reddettiği için istifa ettiğini hatırlatarak ABD dış politika kurumlarında muhalefetin nasıl bastırıldığını anlattı.

Anthony Aguilar, Gazze’de görev yapan bir insani yardım görevlisi olarak sahadan detaylı tanıklıklar sundu. İsrail’in yardımı bir askerî stratejiye dönüştürdüğünü, kıtlığın bilinçli olarak yaratıldığını, yardım kuyruklarının hedef alındığını ve bunun uluslararası hukuk ihlali olduğunu belirtti. Lahey’e giderek ifade vereceğini açıkladı.

Eski ABD Ordusu istihbarat analisti Josephine Guilbeau, Kongre’de gerçeklere rağmen savaş suçlarının inkâr edildiğini anlattı. AIPAC ve savunma şirketlerinin siyaseti nasıl yönlendirdiğini detaylandırdı.

İnsan hakları savunucusu Bassam Issa, Batı medyasının Filistin’i görünmez kıldığını, bağlamı yok ettiğini ve “sahte denge” ürettiğini söyledi.

CODEPINK’in kurucularından Medea Benjamin, on yıllardır süren ABD silah satışları ve lobicilik ağlarının, soykırımı mümkün kıldığını belirtti.

Rabbai Lynn Gottlieb, soykırımın etik ve teolojik boyutunu ele aldı ve Yahudi topluluklarının büyüyen direnişinden söz etti.

Toplum aktivisti Judith Pedersen-Benn, Gazze’de yaşananların insanlığın ortak sınavı olduğunu ve sessizliğin suça ortaklık anlamına geldiğini vurguladı.

Toplum lideri Amna Shah, Gazze’deki insani çöküşün ahlaki düzenin çöktüğünü gösterdiğini belirterek “tarihin doğru tarafında durma” çağrısı yaptı.

Sivil katılım temsilcisi Jannat Saeed, Gazze’deki soykırımın politik sistemlerin kimi yaşatıp kimi ölüme terk ettiğini gösterdiğini söyledi ve yerel ölçekte hesap verebilirliğin zorunlu olduğunu ifade etti.

Oturum, Gazze’de görev yapan ABD’li ortopedi cerrahı Dr. Mark Perlmutter’ın video mesajıyla sona erdi. Perlmutter, sağlık sisteminin sistematik biçimde yok edildiğini ve çocukların dahi hedef alındığını anlatarak ağır bir insani tablo çizdi.

Forum genel olarak, soykırımın durdurulması için hakikatle yüzleşme, hukuki süreçler, toplumsal örgütlenme ve siyasi baskının kaçınılmaz olduğunu vurguladı.