Aşırı sağ Avrupa'daki karar alma süreçlerinde etkisini gösteriyor
AP'de geçen hafta iklim hedeflerinde yumuşamaya imkan veren kritik oylamada iktidardaki merkez güç EPP, aşırı sağcı partilerle işbirliği yaparak bu kuvvetlerin karar alma sürecine dahlini gözler önüne serdi.
Avrupa Parlamentosunda (AP) iktidardaki Avrupa Halk Partisinin (EPP) kurduğu ittifakın, uzun süredir uygulanan "aşırı sağı dışarıda tutma" ilkesini fiilen sona erdirerek aşırı sağın karar alma süreçlerinde kalıcı ve belirleyici güç haline gelmesine yol açtığı tartışılıyor.
Aşırı sağın yükselişi, son yıllarda Avrupa siyasetinin belirleyici eğilimlerinden biri haline geldi.
2024 seçimlerinde bu eğilimdeki partilerin AP'de artırdığı nüfuz, merkez güçleri tedirgin edici seviyeye ulaştı.
AP Genel Kurulunda 13 Kasım'da yapılan oylamada şirketlerin sürdürülebilirlik raporlama ve tedarik zinciri denetimiyle ilgili yükümlülüklerini azaltan "Omnibus I" isimli düzenleme kabul edildi.
720 sandalyelik parlamentoda 382 kabul, 249 ret ve 13 çekimser oyla sonuçlanan oylamanın en çok tartışılan yönü, iktidardaki EPP'nin tasarıyı geçirebilmek için geleneksel "orta yol" müttefiklerinden ayrışarak aşırı sağ partilerle ortak hareket etmesi oldu.
Bu düzenleme ekim ayında da oylanmış, merkez grupların arasında varılan uzlaşmaya rağmen Sosyalistler ve Demokratlardan (S&D) verilen fireler nedeniyle Genel Kurulda reddedilmişti.
AP kaynaklarına göre EPP, geçen hafta yapılan oylamada ise bu kez Macaristan lideri Viktor Orban'ın partisinin de mensubu olduğu Avrupa'nın Vatanseverleri (Patriots for Europe) adlı aşırı sağ grubun desteğini aldı.
Bunun yanında İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin başını çektiği Avrupa Muhafazakarları ve Reformistleri (ECR) de tasarıya destek verdi.
Mevcut yasama dönemi içinde EPP, aşırı sağcı gruplarla birkaç kez ittifak yapmıştı ancak son oylama, Avrupa siyasetinde uzun süredir sürdürülen "aşırı sağı dışarıda tutma" ilkesini fiilen ortadan kaldırmış oldu.
"Cordon sanitaire" olarak bilinen bu yöntem, radikal partilerin karar alma süreçlerine katılmasını önlemek için oluşturulan gayriresmi engeli ifade ediyor. Fiilen bu, AP'de S&D, liberal çizgideki Renew Europe (Avrupa'yı Yenile) ve Yeşiller gibi "merkezci güçlerin" aşırı sağın etkisini sınırlamak amacıyla yıllardır uyguladığı bir yöntemdi.
Ancak 13 Kasım'daki oylamayla bu uygulama fiilen sona erdi ve aşırı sağ, ilk kez AP'de karar almaya etki eden güç niteliği kazandı.
AP'de Sosyal Demokratlar ve liberaller, EPP'nin aşırı sağ ile aynı safta yer almasını sert dille eleştirirken Yeşiller, kararı "çevreye ve insan haklarına zarar veren geri adım" olarak nitelendirdi.
Kabul edilen değişiklikler, yalnızca çok büyük şirketlerin sürdürülebilirlik raporu hazırlamasını zorunlu kılıyor. Daha önce geniş bir şirket grubunu kapsayan "iklim dönüşüm planı hazırlama zorunluluğu" tamamen kaldırıldı. Ayrıca şirketlere verilecek para cezalarının, "net ciroya bağlı kesin oranlarla belirlenmesi" önerisi yumuşatılarak belirsiz bir ifadeye dönüştürüldü.
Düzenleme, üye ülkelerin oluşturduğu AB Konseyinde de onaylandıktan sonra yasalaşabilecek ancak "Avrupa'nın merkez gücü", AB Komisyonunun Alman Başkanı Ursula von der Leyen'in grubu EPP'nin aşırı sağ ile kurduğu bu yeni ortaklığın, gelecek dönemlerde Avrupa'nın karar alma süreçlerinde dengeleri kalıcı biçimde değiştirebileceği değerlendiriliyor.
"Kendi çöküşlerinden kendileri sorumlu"
AB Hukuku ve Politikaları Profesörü Alberto Alemanno, basına, "AB tarihinde ilk kez, kuruluşundan bu yana AB'yi inşa eden ve yöneten 'AB yanlısı merkezci partiler' bir kenara itiliyor. Kendi çöküşlerinden kendileri sorumlu." değerlendirmesinde bulundu.
Alemanno, "Omnibus I oylaması, yalnızca Yeşil Mutabakat'ı ortadan kaldırmakla kalmıyor, aynı zamanda 2029'a kadar Avrupa'yı yönetecek siyasi çoğunluğu da yeniden tanımlıyor." ifadesini kullandı.
Von der Leyen'in siyasi çoğunluğunun yalnızca sağ ve aşırı sağdan oluşacağını savunan Alemanno, "Bu durum, AB'nin ekonomisi, toplumu ve demokratik temelleri üzerinde yıkıcı etkilere yol açarak ABD yönetiminin AB üzerindeki etkisini ikiye katlamasına olanak tanıyacak." görüşünü paylaştı.
"Bunun daha geniş bir modele dönüşüp dönüşmeyeceği ise henüz belli değil"
Aşırı sağ konusunda uzmanlaşan Almanya Dresden Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Oliviero Angeli ise oylamanın sonucunun şaşırtıcı olmadığını belirtti.
İklim politikasının Avrupa siyasetinde göç tartışmalarının yerini aldığını, kutuplaştırıcı ve siyasi yelpazenin farklı renklerine sahip partiler için giderek daha cazip savaş alanı haline geldiğini söyleyen Angeli, şunları kaydetti:
"İklim politikası konusunda EPP, Yeşillerden ziyade Meloni'nin ECR'sine daha yakın duruyor. Bu durum, geleneksel AB yanlısı 'büyük koalisyon' mantığı ve aşırı sağa yönelik 'güvenlik çemberi' için riskler taşıyor. Bunun daha geniş bir modele dönüşüp dönüşmeyeceği ise henüz belli değil."



